Fa­şistler, söyledikleri yalanların mutlak hakikatin hizmetinde olduğunu düşünür. Mutlak hakikat olarak sundukları ise as­lında daha da büyük yalanlardır. Bu nedenle faşistlerin siya­setteki yalanlarıkendine has bir tarihi vardır.
Hakikat bir inanç değildir, mutlak zekadır..
Reklam
Hayatımda ilk defa, birçok ozanın söylediği, onca düşünürün nihai bilgelik olarak öne sürdüğü hakikati gördüm. Hakikat şuydu; sevgi, insanın ulaşabileceği en yüksek ve en büyük hedefti. O anda, insan şiirinin, insan düşünce ve inancının ayırt ettiği en büyük sırra haiz oldum: "İnsanın kurtuluşu sevgiyle ve sevgidedir." Elinde hiçbir şeyi kalmamış bir insanın dahi, kısacık bir an bile olsa, sevdiğine ilişkin düşüncelerden nasıl mutluluk duyabileceğini anladım. İnsanın, kendini olumlu eylemle ifade edemediği ve tek yapabileceğinin çektiği acılara doğru bir yolla katlanmak olabileceği mutlak ıssızlık durumundaki birinin, sevdiğine dair içinde taşıdığı imgeye sığınarak tatmin olabileceğini gördüm. Hayatımda ilk defa "Melekler sonsuz bir görkemin ebedi düşüncesinde kayboldu" sözlerinin ne ifade ettiğini anladım.
Düşünmek, içimizdeki ölümsüzlük arayışına verilmiş bir cevaptır. Vadesi dolduğunda bedenen ölüp gidecek olan insan, düşünmek suretiyle ölümsüzlüğe bir adım atar. Ölümsüz olan ruh, sonlu ve fâni olan dünyayı düşünerek aşar. İyi, doğru ve güzelin bilgisini kuşanan insan, kendi ruhunu sonsuzluk âlemine katar ve ebedi âlemle olan bağını hatırlar. Varlık üzerinde düşünmek, bizden önce var olan ve bizden sonra da var olmaya devam edecek olan hakikat ile ünsiyet kurmaktır. İnsanin özü, mutlak ve sonsuz olanla irtibatlidır. Geldiği yer de, döneceği yer de orasıdır. Düşünmek bize bu yolculuğun merhalelerini, duraklarını ve işaret levhalarını gösterir. Sonlu ve fâni olmayan şeyler üzerinde düşünmek bizi ölümsüzlük yurduna komşu yapar. Düşünmek, sonsuz olanı sonlu olanın içinde anlama çabasıdır. İmkansız olduğunu bile bile bu işe talip olmaktır.
Sayfa 17 - İnsan Yay.Kitabı okuyor
Hakikat Tekeli
Bir kilise ile kurucusu arasındaki ayrımın rastlantısal bir yanı yok. Belli birinin sözlerinde mutlak gerçek yer aldığı farz edildiğinde derhal onun sözlerini yorumlayacak bir uzmanlar topluluğu da ortaya çıkar, bu uzmanlar, hakikatin anahtarını ellerinde tuttukları için tam bir güç elde ederler. Başka herhangi bir ayrıcalıklı sınıf gibi, onlar da güçlerini kendi çıkarları için kullanırlar. Bununla birlikte onlar, bir konuda, diğer ayrıcalıklı sınıflardan daha beterdirler çünkü bir kez mutlak bir mükemmeliyetle vahiy yoluyla bildirilmiş olan değişmez hakikati izah etmek onların işidir, bu durumda ister istemez tüm ahlaki ve düşünsel gelişmelerin muhalifi haline gelirler. Kilise, Galileo ve Darwin'e karşı çıkmıştı; günümüzde Freud'a karşı çıkıyor. Kilise, en güçlü olduğu zamanlarda düşünsel hayata muhalefetinde daha da ileri gitmişti. Papa Büyük Gregory, bir piskoposa şöyle başlayan bir mektup yazmıştır: “Bize, yüzümüz kızarmadan sözünü edemeyecegimiz bir rapor ulaştı, buna göre bazı dostlarınıza grameri açıklıyormuşsunuz.” Piskopos, papalık makamı tarafından bu günahkâr işten vazgeçmeye mecbur tutulmuş ve Latince, Rönesans'a kadar düzelmemiştir.
Sayfa 48-49
320 syf.
·
Puan vermedi
Burada yazarın okuyucuyu çağırdığı saygın yüksekliğe çıkabilmek için ulaşılması gereken mükemmeliyetçilikten bahsediyorum. Yazar, Budizm'de olduğu gibi çaba gerektirmeyen bir yol sunsa da sözleri çoğu zaman buna uymamaktadır. İnsan şunu merak edebilir: "Krishnamurti'nin öğrettiği şey herkes için mümkün müdür?" Bize bu ikili
Yaşam Kitabı
Yaşam KitabıJiddu Krishnamurti · Omega Yayınları · 201765 okunma
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.