Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
592 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
❝ Görüyorsunuz, şanssızlığımız yanlış dine sahip olmaktı... Muhammedi din, bize Hıristi­yanlıktan daha uygun olurdu. ❞ ~
Adolf Hitler
Adolf Hitler
İncelemeye bu çok güzel ve özel ve de çoğu insan için çarpıcı denebilecek alıntıyla başlamak istedim, çünkü... Çünkü why not? (Kesinlikle clickbait amacı taşımamaktadır ;)) İslam ve Naziler, II Dünya Savaşında
İslam ve Naziler
İslam ve NazilerDavid Motadel · Alfa Yayınları · 201513 okunma
Naziler, Türkiye üzerinden sadece Doğudaki ve Güneydeki hammadde ve enerji havzalarına açılma stratejisi izlemiyorlardı.
Reklam
Önemli alıntı sevgili Kürtler!
Holocaust ile Türkiye'de (dönemin Osmanlı İmparatorluğu), 1915'te yaklaşık 800.000 ile 1,3 milyon arasında insanın öldürüldüğü Ermeni soykırımı arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Naziler bu soykırımdan esinlendiler ve Almanya ile Osmanlı hükümetleri arasında yakın bir ilişki vardı. Türkiye hala bu soykırımla ilgili sorumluluğunu kabul etmiyor ve sanki bu rakam zaten çok büyük değilmiş gibi sadece 300.000 civarında insanın öldürüldüğünü ve bunun yanı sıra, kitlesel imhaların hükümet tarafından planlanıp yürütülmediğini ileri sürüyor. Türkiye'nin resmi tutumu bütünüyle düzmecedir ve yaklaşık yüzyıl sonra yaşanan gerçekleri kabul etmenin artık bir imkanı olmalıdır. Bununla birlikte, bugün Kürtlerin Türkiye' de uğradığı zulüm soykırım olarak tanımlanmasa bile, yine son birkaç on yıl içinde 30.000 insanın hayatına mal olmuştur
S. Ali'nin katili yurtsevermiş!!!
Şu kadarını söylememiz de gerekir ki, "hamiyyet-i vataniyesi galeyana gelerek" Sabahattin Ali'yi başına odun vurarak öldüren katil Ali Ertekin, orduda erbaş iken askeri silahları çalıp satmaktan daha önce mahkum olmuş ve ordudan tartedilmiş, sonra Bulgaristan'a kaçmış, Türkiye'ye dönüp Naziler hesabına casusluk yapmış bir sabıkalıdır.
Ankara 1944 yazında Berlin'le bütün ilişkilerini koparınca, Alman­lar, geleneksel olarak Türkiye ile güçlü bağları bulunan Gü­neydoğu Avrupalı Müslümanların tepkisinden kaygı duy­maya başladı. Hermann Neubacher, Türkiye'nin kararının Balkanlar'daki "Müslüman nüfus" (Muselmanentum) üzeri­nde herhangi bir etki yaratmasının olası olmadığını iddia et­mesine rağmen, kemalist laikliğe ve modernliğe karşı İslamı propaganda olarak kullanmayı önerdi.
Sayfa 359 - ALFA | TARİHKitabı okudu
Omaygat...
Alman yetkililer, Türkiye'de İslamın bastırılmasına ve laikliğe saldıracak bir korsan radyo istasyo­nu kurmayı düşünecekti. Bununla birlikte, savaştan önce Alman uzmanların tartışmalarında olduğu gibi, laik Türkiye özel bir durum olarak kaldı.
Sayfa 198 - ALFA | TARİHKitabı okudu
Reklam
Emin el-Hüseyni
Yüz­ yılın dönümünde asilzade el-Hüseyni ailesinin çocuğu ola­rak dünyaya gelen Emin, kısa bir süre el-Ehzer'de ve Reşid Rıza'nın mektebinde okuduktan sonra, 1. Dünya Savaşında Osmanlı ordusunda subaylık yaptı. 16 Manda yönetimindeki Filistin'de, en önemlisi öteden beri Hüseynilerle çekişen nü­fuzlu Neşeşebi aşireti olmak üzere birçok düşmanı olmasına rağmen, El-Hüseyni hızla yükseldi. 1921'de İngiliz yetkililer onu Kudüs müftüsü olarak atayıp yeni icat edilen "büyük müftü" (el-müfti el-ekber) unvanı verdi; bir yıl sonra Yüksek İslam Şurası reisi ve Filistin'de Genel Vakıf Komitesi baş­kanı olarak atadı -İngilizler, ateşli bir yahudi düşmanı olan el-Hüseyni'nin kısa sürede İngiliz yönetimine ve Filistin'e yahudi göçüne muhalefetin baş savunucusu olacağını bek­lemiyorlardı. 1937 sonbaharında müftü Lübnan'a kaçmak zorunda kaldı; oradan Irak'a ve Irak'ta Mihver yanlısı darbe­nin başarısızlığından sonra Tahran'a geçti. 1941 sonbaharın­da Müttefikler İran'a saldırınca, Türkiye üzerinden İtalya'ya kaçtı. 6 Kasım 1941'de bir Alman uçağı onu Berlin'e getir­di.
Sayfa 86 - ALFA | TARİHKitabı okudu
(Faşist İtalya, Hitler Almanyası, Komünist Rusya), bu üç totaliter tecrübenin, Cumhuriyet yönetimi tarafından etkin biçimde incelendiği ve zaman zaman da taklit edildiği iddia olunabilir. Fakat etkilenmenin tek yönlü olduğunu düşünmek de, Türk devrim tarihini küçümsemek anlamına gelir. Falih Rıfkı'nın Hitler'den aktardığı "Onun ilk talebesi Mussolini'dir, ikinci talebesi benim! " sözünü yukarıda görmüştük. Gerçekten de tarih itibariyle Kemalist kadronun İtalya ve Almanya'dan öğrendiği şeyler kadar, onların da, özellikle Mustafa Kemal'in dine ve dindarlara muamele tarzından ve toplumu değiştirme noktasındaki cesaretinden bir şeyler öğrenmiş olabilecekleri iddia edilebilir. Özellikle Naziler söz konusu olduğunda etki son derece açıktır. "Naziler için Türkiye eski Doğu değildi; Almanya'ya getirmek istedikleri modern milliyetçi ve totaliter siyasetin bir bayraktarıydı" diye yazar Stefan İhrig. Nazi Almanyası'nda pek çok makale, nasyonal sosyalizm ve Kemalizm arasındaki benzerlikleri inceler ve totaliterlik ve tek adam yönetiminin yanı sıra gelecek nesillerin yetiştirilmesinden, toplumun yabancılardan arındırılmasına veya ekonomik anlayışlarına kadar pek çok benzerliği sıralar.
Kemalizm vs. Nazizm.. KARAR SİZİN !! =))
Mayıs 1933'te Naziler, Yahudi kökenli Alman biliminsanlarını hapse tıkıp, Berlin'de kitap yakarken; aynı dönemde Kemalistler, Yahudi kökenli Alman biliminsanlarını Türkiye'ye davet edip İstanbul Üniversitesi'nde görevlendirmişler ve büyük kütüphaneler kurmuşlardır.
Sayfa 255 - İnkılap Yayınevi 1. Baskı 2014Kitabı okudu
392 syf.
·
Puan vermedi
1930 lu yıllarda Almanya-da Naziler'in Yahudilere yaptığı baskıların kaleme aldığı #kanadıkırıkkuşlar kitabıylayım. Tıp doktoru Gerhard Schilmann ve ailesinin bu baskılar sonucu 1933 yılında Istanbul üniversitesi'nin ilk hocalarından biri olarak Türkiye 'ye uzanan yolculuğunu ve zorlu şartlarda kendilerine kucak açan Türkiye 'de dört kuşak sonrasına 2000 'li yıllara kadar olan süreçte hayat hikayelerine tanıklık ediyoruz. Gerhard'in yanısıra birçok yahudi meslek hayatları son bulmuşken Türkiye onlar içinde başlangıç olmuştur. Yaşanan sıkıntılar sona ersede ilerleyen zaman içersinde aynı sorunlar farklı şekilde tekrar meydana gelir. Yıllar içinde Türki'yede yaşanan önemli olaylarada yer verilen kitapta Gerhard'da şu sözleri ile Atatürk'e ve Türk milletine olan minnettarlığını dile getirmiş.. “İyi miyim? İyi miyim? Ben! Kendi vatanımda Yahudi olduğum için aşağılık ırktan sayılan ben, hor görülen, kürsümden kovulan, işimi, evimi, vatanımı terk edip kaçmak zorunda kalan mülteci ben, dünyanın öteki ucunda ki bu ülkede, billurların, mermerlerin, paha biçilemez sedef kakmaların ışıltısıyla parlayan, nice değerli mobilyalarla, tablolar ve halılarla süslü bu muhteşem Saray’da, Türkiye’nin en seçkin bin kişisinden biri, saygıdeğer bir profesör olarak bulunuyorum. Evet efendim, iyiyim. Çok iyiyim. Yeniden doğmuş gibiyim.” "Doğduğun yer değil, yaşadığın yerdir senin vatanın. Ekmek teknenin menzilini dolduran yerdir."
Kanadı Kırık Kuşlar
Kanadı Kırık KuşlarAyşe Kulin · Everest Yayınları · 20166,9bin okunma
Reklam
481 syf.
·
Puan vermedi
Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
Serenad
Serenad
Serenad, 2011 yılında Zülfü Livaneli tarafından yazılmıştır. Kitap bir aşk hikayesi gibi görünse de içinde birçok önemli detayı barındırıyor. Döneminde Amerika’da “Yılın En Başarılı Romanı” ödülünü alan Serenad, konu itibariyle çok çeşitli. İlk olarak 1939-42 yılları arasında Türkiye’ye gelen bir Alman profesörün, tekrar İstanbul’a
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020136,5bin okunma
Hitler'e inanacak olursak, Atatürk 1920'lerin karanlığında onun "Parlayan Yıldız"ıydı. Atatürk'ün ihtilali ve yeni Türkiye, erken Weimar yıllarında Alman milliyetçileri ve aşırı sağını büyülemişti.
Hitler şöyle demişti: ''Gazi'nin Türkiye'yi yaratmak için öncülük ettiği başarılı kurtuluş mücadelesi, ona Nasyonal Sosyalist hareketin de başarılı olacağına dair güveni kazandırmıştı.
Sayfa 160Kitabı okudu
SİYONİZM VE LGBT Dünya genelinde istikrar ve düzenin bozulmasına öncülük eden Siyonizmin LGBT ajandası 23 Kasım 2023 MESELE meselelgbt.com/haber-mesele-si... Siyon kelimesi, Yahudilerin kutsal kitabında Kudüs şehrini ifade etmekte olup bugünkü anlamı Filistin topraklarının tamamını kapsayacak şekilde
481 syf.
10/10 puan verdi
Serenad, 2011 yılında Zülfü Livaneli tarafından yazılmıştır. Kitap bir aşk hikayesi gibi görünse de içinde birçok önemli detayı barındırıyor. Döneminde Amerika’da “Yılın En Başarılı Romanı” ödülünü alan Serenad, konu itibariyle çok çeşitli. İlk olarak 1939-42 yılları arasında Türkiye’ye gelen bir Alman bir profesörün, tekrar İstanbul’a geldiğinde
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020136,5bin okunma
322 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.