Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atsız asker değildi, fakat bir asker gibi yaşadı, asker gibi öldü. Zamanlar üstü, zamanlar aşırı bir adamdı. Türklük onun için bir sevda idi ve başka hiçbir şey önemli değildi. Önem verir göründüğü, üzerinde yazılar yazdığı, kitaplar doldurduğu her şey Türklük içindi. Türklük, tarihin derinliklerinden kopup gelen, geleceğe doğru yürüyen kutsal bir
Günlerden 3 mart 1994...Saat 21.30...Hacer'in karakolda babasına teslim edilişinden tam sekizbuçuk saat sonra. Polis telsizlerinden Beykapısı Mahallesi'nde bir cinayet işlendiği duyuruldu. Verilen adres Hacer'in eviydi. Öldürülen de Hacer'di...Aşiret kanunlarının uygulandığı Karamusa Sokağı'nda "kara bir
Reklam
ATSIZ'DA ASKERLİK-ORDU-SAVAŞ-DİSİPLİN 31 Ağustos 1962 tarihinde çıkan Millî Yol dergisinin 31. sayısını elimize alınca, İzmirli Türkçü gençler olarak ne kadar heyecanlandığımızı hatırlıyorum. Orta sayfada Atsız'ın "30 Ağustos ve Türk Ordusu" başlıklı yazısı yer alıyordu. Yazıyı defalarca okumuş, birbirimize aktarmıştık. O
İnsan aynı anda hem bu denli güçlü, erdemli ve muhteşem,hem de bu denli habis ve bayağı mıydı gerçekten? Bir an kötülükten ibaret görünüyordu, başka bir ansa asil ve tanrısal kabul edilecek ne varsa onda toplanıyordu. Büyük ve erdemli olmak, duyarlı bir varlığa bahşedilmesi mümkünen yüksek şeref gibiydi; bayağı ve habis olmak, nicelerinin başına geldiği üzere, inilebilecek en alçak mevkiiydi; kör köstebeğin, zararsız solucanın halinden beter bir durumdu. Bir insanın nasıl olup da arkadaşını öldürebileceğini, hatta niçin yasaların, hükümetlerin bulunduğunu epey zaman kavrayamadım; fakat ahlâksızlıkların, kıyımların ayrıntılanı duvunca merakım dindi, bu konuyu nefret ve tiksintiyle bir kenara bıraktım.
Sayfa 129
Nerelisin diye çok soruluyor
ANADOLULUYUM Nerelisin sorusu çok soruluyor ve birazda yoruyor beni. Anadolu diyorum Anadolu'nun neresinden diye soruyorlar. Daha önce de yazmıştım tekra yazmakta fayda var sanırım.
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
Reklam
Olayların Mekânı Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
Olayların Mekânı Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
Olayların Mekânı Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.