Sabahattin Ali’nin kitaplarından okuduğum ilk kitap oldu. Başlarda kitabın Türkçesi zor gelmiş olsa da sonra hikaye zihnimde netleşmeye başladı ve okurken zevk aldım.
Yazar, kendi yarattığı karakterlerle insanın ruhuna dokunuyor. Ömer, Macide, Bedri gibi karakterlerin hayatımızda bulunması çok da zor değil. Macide babasını kaybediyor ve bir şekilde Ömer ile tanışıyor. Ömer, onu sevdiğini söylüyor ve duygularını abartarak anlatıyor. Başta düşündüm ki Ömer ya sapık bir çocuk olacak ya da Macide’den beklenmedik bir şey gelecek.
Evleniyorlar ve asıl hikayeyi okumaya başlıyoruz. Bazen kendimi Macide karakterinde gördüm; Ömer ile bir yola çıkmış ve ne olursa olsun vazgeçmek istemiyor. İnsan bazen kör oluyor ya da karşımızdakinin zamanla değişeceğini düşünmüyoruz. Ömer’e gelince, sevse bile büyük hatalar yapar, kendini sorgular ama hep yanlış kararlar verir. Hatalar üst üste geldiğinde ise, bu yanlışların sebebinin kendisi değil de şeytan olduğunu düşünmeye başlar.
Sonra Macide Ömer’in hiç değişmeyince anlayınca sonunda gözü açılır ve bir mektup yazar onu terketmek için sonra bir hadise olur ve o mektubu vermekten vazgeçer, keşke başından beri verseydi…
neyse kitap dersi şu olabilir : bazen bir insan bizi ne kadar sevse bile hiç yeterli olmuyor sonuçta sevgi her şeyi değitirmez.. karakter, davranış o da çok önemli nasıl olsa, bir insan kaç kere hataları görmezden gelebilir acaba?
İnstagram:bluelifebooks