Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
- Ne düşünerek geldiler buraya bu çocuklar? Ne umarak? - Köy öğretmeni olacaklar ya... - Ne demek köy öğretmeni?.. Enstitülerin kuruluş amacına göre, bir yandan çiftçilik edecek, kaba zanaatlardan birkaçını yapmaya çabalayacak... Çocukları okutacak... Zeynel Ağa'larla boğuşacak... Nasıl taşınır bu kadar ağır yaşama yükü, ölene kadar? Ayda yirmi lira aylıkla... Daha doğrusu nasıl teklif edilir? - Edilir! Çünkü, buna karşı, sürüden alıp koyunken kurt yapıyorsun. - Anlamadım!.. - Hiç unutmam! Enstitüye öğrenci arıyorduk Maraş dolaylarında... Kimse çocuğunu vermek istemiyordu. Çok çocuklu babalardan birini sıkıştırdık, daha fazla direnemeyeceğini anlayınca, ne dese beğenirsiniz' "Haydi bakalım! Bizden de iki kurt karışsın Osmanlı'ya!" dedi. - Nereden çıkıyor bu kadar korkunç benzetme? - Çocuklarının bir daha dönmemek üzere sürüden ayrılacağını çok iyi biliyor.
Sayfa 290 - İthaki Yayınları, 5. Baskı (2011), İkinci Bölüm, Deney, 4, Dumanlı BoğazKitabı okudu
Yabancı Gözüyle Türkiye
Arkadaşlar, ilginç ve yer yer komik bir yazı biraz uzun ama vakit olunca okunabilir Pierre Flener, bir süre Ankara'da çalışmış Lüksemburglu genç bir akademisyen. İnternet'te gezinirken Türkiye'ye ve Türk insanına dair tuttuğu "sosyolojik günlüğü" gördüğümüzde, Evrensel Pazar için uygun bir malzeme yakaladığımızı düşündük. Yaklaşık on gün
Reklam
Deli Kurt'ta Dil ve Üslup: Atsız'ın diğer tarihî romanlarında olduğu gibi bu romanda da dil son derece sade, üslup çok akıcıdır. Eserde kısa cümlelerle çok açık ve anlaşılır bir tahkiye üslubu kullanılmıştır. Tabii olarak diyaloglara da sık başvurulmuştur. Diyaloglar uzatılmaz, kısa konuşmalarla devam eder. Tasvir ve tahliller çok
Uyumuşum, diye söylendi. hava aydınlanıyordu. kadını tekrar görmek için gözlerini kapadı. hayaller ve kelimeler, rüyadaki anlamlarını hemen kaybettiler. oyunlar tek başına oynanmıyor evladım hikmet. saatine baktı: altıya geliyordu. şimdi albayımı uyandırmak olmaz. işte hürriyet, işte çalışmıyorsun; daha ne istiyorsun? neler yapacaktık değil mi?
"Kati surette iddia ediyoruz ki, Türkiye'de yapılacak reformunun şartlarından birisi Bab-ı Ali'yi ortadan kaldırmaktır. Türkiye'nin çöküşüne sebep olan bütün zehirlerin kaynağı olup görünüşte cansız bedeninde barınmakla birlikte her daim yıkıcı bir faaliyet gösteren dayanıklı mikrobu yok etmek için; Bastille ve Kartaca gibi onu taş üzerinde taş bırakmayacak şekilde yerle bir etmek, meşhur bir benzetme ile arsasının üstünden sabanı geçirmek lazımdı." Türkiye'yi şu veya bu şekilde idam etmesi için cellada teslim etmekle görevlendirilmiş olan Bab-ı Ali düşmanın aleti olmuştu." Olabilecek en kötü şeyleri göze alarak pisi pisine ölmek ve bir koyun gibi boğazlamaya razı olmak yerine, elde silahla ölmek her halükarda daha iyiydi. İslamlaşmış bir Bizans'tan başka bir şey olmayan İstanbul bunu asla anlamak istemedi." Bu adam, en gülünç bir cani kukla ve aynı zamanda medeni dünya tarihinde hükümet başkanı olarak bir anda ortaya çıkarılmış bir aptaldır. Aynı zamanda da Türkiye tiyatrosunda oynanan bir trajedide tatminini memleketin düşmanları ile uzlaşmada arayan, ölçüsüz bir ihtirasın ve çok dokunaklı ve korkunç sapmalarla iktidarın verdiği gururun çılgına çevirdiği cahil, dar görüşlü ve aşağılık bir ruhun akla gelmez doğaçlamalarla, ne yazık ki, gerçeğe çok uygun bir şekilde başrolü oynayan bir komedi operası karakteridir." -Said Halim Paşa, 1921.
62 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.