"Kati surette iddia ediyoruz ki, Türkiye'de yapılacak reformunun şartlarından birisi Bab-ı Ali'yi ortadan kaldırmaktır. Türkiye'nin çöküşüne sebep olan bütün zehirlerin kaynağı olup görünüşte cansız bedeninde barınmakla birlikte her daim yıkıcı bir faaliyet gösteren dayanıklı mikrobu yok etmek için; Bastille ve Kartaca gibi onu taş üzerinde taş bırakmayacak şekilde yerle bir etmek, meşhur bir benzetme ile arsasının üstünden sabanı geçirmek lazımdı."
Türkiye'yi şu veya bu şekilde idam etmesi için cellada teslim etmekle görevlendirilmiş olan Bab-ı Ali düşmanın aleti olmuştu."
Olabilecek en kötü şeyleri göze alarak pisi pisine ölmek ve bir koyun gibi boğazlamaya razı olmak yerine, elde silahla ölmek her halükarda daha iyiydi. İslamlaşmış bir Bizans'tan başka bir şey olmayan İstanbul bunu asla anlamak istemedi."
Bu adam, en gülünç bir cani kukla ve aynı zamanda medeni dünya tarihinde hükümet başkanı olarak bir anda ortaya çıkarılmış bir aptaldır. Aynı zamanda da Türkiye tiyatrosunda oynanan bir trajedide tatminini memleketin düşmanları ile uzlaşmada arayan, ölçüsüz bir ihtirasın ve çok dokunaklı ve korkunç sapmalarla iktidarın verdiği gururun çılgına çevirdiği cahil, dar görüşlü ve aşağılık bir ruhun akla gelmez doğaçlamalarla, ne yazık ki, gerçeğe çok uygun bir şekilde başrolü oynayan bir komedi operası karakteridir."
-Said Halim Paşa, 1921.