Ansızın odaya ışık doldu. Gözleri
acı çığlıklar attı. Leyla başını kaldırdı, irkildi,
eliyle gözlerini perdeledi. Parmaklarının
arasından, üçgen bir ışıkta duran iri, bulanık
karaltıyı gördü. Siluet kıpırdadı. Şimdi, yanına
çömelen, ona doğru eğilen bir kütle, kulağına
fısıldayan bir ses vardı.
“Bunu bir daha denemeye kalkarsan, seni
bulurum. Peygamber üzerine yemin ederim ki, ne
yapar eder seni bulurum. Bulduğum zaman da, bu
kahrolası ülkede, beni yapacağım şeyden
sorumlu tutacak tek bir mahkeme çıkmaz. Önce
Meryem’i, sonra onu, en son da seni... Sana
izlettiririm. Beni anlıyor musun? Önce
seyrettiririm sana!”
Doğruldu, odadan çıktı. Ama çıkmadan önce
böğrüne, Leyla’ya günlerce kan işetecek bir
tekme yapıştırmayı ihmal etmedi.