Ben huzur denizinde yüzerken sevincimi gölgelmeye çalışan iğrenç bir ses, içimden dışıma doğru taşımaya başladı :
- Huzur senin neyine, baban seni ortaokula bile göndermiyor!
Hemen cevap veriyorum bu sese:
Hiç de bile, göreceksin sonunda başlayacağım ortaokula.
Şimdi yüreğimin orta yerinde bir söz dalaşı başlamıştı :
- Sen öyle san,okula mokula gitmeyeceksin işte; cahil kalacaksın, cahil!
- Bana cahil kalacaksın diyene bak. Asıl sen cahil kalmışsın da haberin yok.
- Nerem cahilmiş benim?
- Cahil olmasan beni böyle kızdırmazsın. Belli ki asıl sen okula gitmemiş, bu yüzden cahil kalmışsın.
-Vay, vay, vay.... Neler bilirmişsin öyle!
- Ne sandın ya...
- Bir şey sandığım yok canım. Senin cahil kalacağını söylüyorum o kadar, hem de zır cahil!
- Bak yine başladın, git başımdan be!
- Gitmiyorum işte, ömür boyu içinde olacağım senin.
-Ben seni göndermeyi bilirim.
- Gönder de görelim o zaman
Böyle durumlarda ne yapmam gerektiğini annemden öğrenmiştim........
Özlem, "Yeniden.. gelecek misin bana.. hep?" sorusuna
artık yanıt bulamama konumudur...
"Ne zaman hiç gitmeyeceksin?" sorusunun ise daha hiç sorulamadığı konum...
Özlem, "Yeniden - gelecek misin bana - hep?" sorusuna artık yanıt bulamama konumudur -
"Ne zaman hiç gitmeyeceksin?" sorusunun ise daha hiç sorulamadığı konum...
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
Özlem, "Yeniden — gelecek misin bana — hep?" sorusuna
artık yanıt bulamama konumudur------
"Ne zaman hiç gitmeyeceksin?" sorusunun ise daha hiç
sorulamadığı konum...