Oğuz Atay (1934-1977) Tutunamayanlar'la daha çok tanınmış, romancılığıyla haklı üne kavuşmuştur. Erken yaşta vefatı olmasaydı, biraz daha yaşasaydı, kimbilir neler neler yazardı. Zaten kısa ömründe, az sayıda yazdığı roman (Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı), oyun (Oyunlarla Yaşayanlar) ve öykü (Korkuyu Beklerken)
Hayatın ve kitapların bana öğrettiklerini seninle paylaşmak istiyorum. Bu, 42 yıllık bir yolculuğun sonucu.
- Gerçek şu ki herkes kalbini kıracak. Uğrunda acı çekmeye değer birilerini bulman gerekiyor sadece.
- Ne kadar çok çabaladığınla gurur duy.
- Arkana bakma o yönde gitmiyorsun.
- Dünyada hiç kimseye çok bel bağlama, çünkü karanlıktayken
Eğer yalnızlık fikrinden tamamlanma fikrine geçmek istiyorsanız, çevrenizde ve içinizde sevgi zihniyetli bir atmosfer yaratmanız gerekir. Sevgi ve romantizmle ilgili tüm negatif düşüncelerin yok olmasına izin verin. Onun yerine sevgiyi paylaşmayı, kabul görmeyi ve tanıştığınız herkesi kabul etmeyi düşünün.
Kendinizi gerçekten olduğunuz gibi severseniz dengeli, sakin ve güvende kalırsınız. Evdeki ve işyerinizdeki ilişki- lerinizin hepsi harika olur. Kendinizi insanlara ve durumlara farklı tepkiler verirken bulursunuz. Bir zamanlar sizin için çok önemli olan konuları artık gözünüzde o kadar da büyütmezsiniz. Hayatınıza yeni insanlar girer ve belki de eskilerden bazıları yok olur. Bu başta biraz ürkütücü gelebilşr ama tazelenme ve heyecan dolu da olabilir.
Unutmayın, neşeli şeyler düşündüğünüzde mutlu biri olursunuz. Herkes sizinle olmak ister ve ilişkilerinizin tamamı gelişip çiçek açar.
Hadi, şu olumlamayı söyleyelim: Varoluşumun tam ortasında sonsuz bir sevgi var. Ben sevgiyim
Aşık olduğu kadının adını sır gibi saklayan Orhan Veli'nin, ölümünden yıllar sonra, Nahit Hanım'a yazdığı mektuplardan oluşan derleme kitabı "Yalnız Seni Arıyorum". Aşk, mutluluk, rahatlıktan ziyade; mektuplarında sitem, kendini karşısındaki kadına anlatma çabası, maddi sıkıntılar & bolca uzaktaki sevgilisine özleminden kaynaklı yalnızlık hakim.
Sadece Orhan Veli'nin yazdıklarını okuduğumuz kitapta, Nahit Hanım'ın cevaplarını bilmediğim halde çoğu zaman mektupların içeriğini tahmin ettim. Sanki şair, bu aşkta en çok çabalayan bazense fazla ısrarcı olan taraftı ki beni aşırı rahatsız etti.
Muhakkak ki şair & yazarların yaşantıları eserlerine ışık tutuyor. O muazzam eserlerinin üzerimizde bıraktığı etkiyle perde arkasında kalan kısımlar uyuşmadığında eğer benim gibi negatif etkileneceğinizi düşünüyorsanız, okumayın.
Sanmıyorum ki Orhan Veli yaşasaydı bu mektuplarının kitap haline getirilmesine izin verip mahremini halka açsın. Okurken hem merak edip hem de yanlış bir şey yaptığımı düşündüğüm tek kitap olabilir.
Sabahattin Ali'nin Canım Aliye, Ruhum Filiz'inden sonra mektup derlemelerine karşı tutumum olumlu ivme kazanmıştı. Ama Yalnız Seni Arıyorum'la artık bu türe ait kitapları okumayı tamamen bırakma kararı aldım.
Olumsuz bir inceleme olduğunun farkındayım ama öneri listemde değildir.
Çok çabuk insan tüketiyor bu çağın insanı!
"Kendinizi kötü hissettiren insanlardan uzak durun, çevrenizde insan detoksu yapın; negatif, eleştiren, yargılayan, sorgulayan kişilerden uzaklaşın; yalnız olun ama kimseye ihtiyacınız olmasın" diye bir anlayış pompalanıyor çünkü!...
"Kırk yıllık dostluk" diye bir şey kırk yıl
Yalnız Olabilmek
Dönemsel olarak korku ve endişenin çok olduğu bu tarz süreçlerde insanlar çoğunlukla korkulan yalnızlığa kendilerini alıştırmak,
aileleri ile zaman geçirmedeki(tanımadaki) eksiklikleri gidermek, annesine, eşine, kardeşine, yardım etmek ve en önemlisi kendilerini geliştirmek ve bilmeye odaklanmak isterler. Negatif olan bu
Yaban, bir 'Yaban'ın hikayesi. Çanakkale Savaşında bir kolunu kaybetmiş olan Ahmet Celal isimli bir yedek subayın gözünden İstanbul işgal edildikten sonra ikamet etmek zorunda olduğu bir Anadolu köyünün ve köy ahalisinin Milli Mücadele'ye karşı tutumu anlatılır. Anadolu da böyle bir köy var mıydı bilemiyorum ama maalesef yüksek ihtimalle vardı,
Mısırlı feminist yazar, psikiyatrist ve politik aktivist olan Neval El Seddavi'nin bu eseri gerçek
bir kişi olan Firdevs şahsında ve onun hayat hikayesi üzerinden genel olarak kadın sorunsalını ve toplum içerisindeki gördükleri, yaşadıkları problemlere tipik feminist bir pencereden değil de farklı direnme yöntemleri üzerine düşündürterek