Hedeflediğimin altında performansla geçen bir ay oldu. Şubat ayında telafi etmek ümidiyle diyor ve yorumlarıma geçiyorum:
Ayın ilk kitabı uzun zaman önce yarıda bıraktığım Oblomov'du. 'Bu kitapta önemli olan Oblomov değil; Oblomovluktur.' ön sözüyle başlayan kitapta kendi ataletimle yüzleştim. Tembellikten değil aşırı düşünme
Diriliş kitabını bitirdim. Bi kısmı , oyunlardaki yan görevler gibi, çok gerekli değil ancak konuya derinlik katıyor.
Lev Tolstoy yine kanal7 dizilerine bağlamış. Ben bu tarz anlatımları sevmiyorum. Ülkemizde yeterince ağlayarak anlatan var. Karakterlerden Nehlüdov'a o kadar nefret doldum ki, elimi kitaba sokup boğazlayacaktım. Alıntı yaptığım cümlelerde de göreceğiniz gibi, insanların davranışları sosyolojik olarak açıklanmış.
Atıflar :
Susurluk kazası (ya da Susurluk skandalı) : 3 Kasım 1996'da saat 19:25 sularında Balıkesir-Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazası sonucu, devlet-polis-mafya ilişkilerinin ortaya çıkması ile patlak veren skandal. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli skandallarındandır. Kazada,
Bütün insanlarda olduğu gibi, Nehlüdov'un içinde de iki insan vardı. Biri, başkalarına da yarar getirecek iyilikler peşindeki ruhsal insan, diğeri yalnız kendisi için iyilik arayan ve bu iyilik için dünyanın bütün iyiliklerini gözden çıkarmaya hazır tensel insan.
Fyodor Dostoyevski Karamazov Kardeşler romanında, akşam yemeği sırasında içilen ve civarda ünlü olan "Manastır Kvasından" bahseder. Ve bir başka yerde de sadece bir parça ekmek yemiş ve bir bardak da "Kvas" içmiş olan Alyoşa gururundan dolayı babası Fyodor Pavloviç Karamazov'un akşam yemeği teklifini reddeder. Ezilenler'de ılık
Diriliş, geçmişindeki günahlarla yüz yüze gelen bir rus asilzadenin hikayesini anlatır. Prens nehludov, bir hayat kadınının cinayetten yargılandığı bir davanın jürüsinde görev almıştır. Sanığın bir zamanlar terk ettiği bir kadın olduğunu dehşetle öğrendikten sonra jadının felakete sürüklenmesinde oynadığı rolün verdiği suçluluk duygusuyla
Tolstoy, Diriliş'te Nehlüdov'dan bahsederken şunları söyler.. "İnsan sanki inadına yapar gibi gider, hep yaralı yerini çarpar, bunun tek nedeni ise çarptığını ancak yaralı yerini vurunca fark etmesidir.."