Galiba sekiz dokuz yaşlarındaydım. Bir Orta Anadolu kasabasında büyüyordum. Babam gazozcuydu. Bir gün tüm kasaba çarşı meydanındaki kahvenin önünde toplandı. Her gün kapısının önüne gazoz bıraktığım kahvenin sahibi, yaşlı hoş sohbet amca yanında çırak olarak çalışan, benim yaşlarımda esmer yetim bir çocuğa, İhsan’a iki yıldır tecavüz ediyormuş.
Bizim gibi halkını eğitim çarkından geçirmekte gecikmiş ülkelere en çıkar yol olarak bizim bu köy enstitüsü sistemimiz salık verilmiş ve oralardan gelen eğitkenler ibretle, imrenerek bu kurumların nasıl kurulduğunu, nasıl çalıştığını, bu sayede memleketimizin neler kazandığını incelemişler, hayranlıklarını gizleyememişlerdir. 1951 de Milli Eğitim Bakanlığınca uzman olarak Amerika'dan getirtilen Dr.
Wafford "Köy enstitüleri, Türkiye'nin eğitim sahasında yaptıgı hareketlerin en başarılısı ve başta gelenidir." dedi. Daha birçok yabancıları da zaman zaman kanılarını aynı şekilde söylediler.
Ocak 1960'ın başında Genelkurmay İstihbarat Birimi Başkanı Tümgeneral Haim Herzog, o dönem askeri istihbarata bağlı Birim 188'in başkanı aynı zamanda Arap ülkelerine gönderilen "savaşçıları" teşkilata kazandıran Albay Yosef (Yoske) Yariv ile görüştü. Toplantının konusu, Şubat 1958'de Mısır ile birleşerek Birleşik Arap
_Bir halden yoksun olmak veya sahibi olmak, yoksunluk veya sahip olma ile aynı şey değildir. Sahip olma, söz gelimi, görmedir. Yoksunluk ise körlüktür ama ne görme sahibi olmak görmedir, ne de kör olmak körlüktür. Körlük herhangi bir yoksunluktur. Halbuki kör olmak, yoksun olmaktır, yoksunluk değildir. Üstelik, körlük, kör olmanın özdeşi olsaydı
Mısır'daki Mültecilerin Türkiye'ye Gelişleri
Tasvir Gazetesi sahibi ve başyazarı Ziyad Ebüzziya'nın yardımı ve tavassutu ile Mısır'a götürülen Türklerin durumları hiç de iç açıcı, olmadığı anlaşılacağı üzere malumdu. Mısır'da özellikle yüksek münevver olarak, benden başka Celil İskender, Latif Elsever, Süleyman Tekiner,