Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
eskisinden daha çok sıkıntılı değilim, sevgilim. yalnız bu sıkıntıların ne olduğunu iyice anladım artık. o kadar anladım ki, özne de ben, nesne de ben oluverdim. yani sıkıntının ta kendisiyim. bunu ortadan kaldıracak bir çare bulamadım. bulsaydım -ki tek bir çare vardır bence- sıkıntıyı değil, dünyamı yok etmiş olurdum ancak. belki de, maddesel, yaşamaya ilişkin durumlardan soyutlana soyutlana, metafiziksel bir tablo çizdim kendime. "ne? nasıl? niçin?"ler daha bir çoğaldı böylece. amaçla günlük yaşam arasındaki uyuşmazlık, çelişmeli, sallantılı bir hayat biçimi sundu bana. geçenlerde birisi, "öyleyim, öyleyse varım." diyordu. ben diyemiyorum da. peki ne olacak? işte bu sorunun karşılığıdır benim hayatım. önce bir problem, sonra bu problemin çözülüşünde ortaya çıkan yepyeni problemler. tek bir kurtuluş yolu olsaydı, her şey çok kolaylaşırdı. her neyse, bırakalım bu filozofik ürpertileri de, gönlümüzdeki bir kırda bulduğumuz bir (achillea millefolium) bitkisini düşünelim. çehov'un bozkır hikayesini yeniden okuyalım. siyah orfe'yi bir daha görelim. kapalıçarşı'dan bezler alalım. yüreğimizi kuşatan bir sevginin, çeliğe su verir gibi, bizi nasıl sağlamlaştırdığını anlamaya çalışalım.
Sayfa 52
_Olmak sözüyle, kişinin hiçbir şeye sahip olmadığı ve istek de duymadığı, yaratıcı bir varoluş biçimini anlatmak istiyorum. _Sahip olmak(olmamak) eğilimi, yaşamlarının ana konuları; para hırsı, şöhret ve yönetim gücüne erişmek olan batı toplumlarına özgüdür. _Sahip olmak eğilimindeki bir insan, mutluluğu başkalarına üstün olmakta ve fethetme,
Reklam
Bu sıkıntıların ne olduğunu iyice anladım artık. O kadar anladım ki, özne de ben, nesne de ben oluverdim. Yani sıkıntının ta kendisiyim. Bunu ortadan kaldıracak bir çare bulamadım. Bulsaydım -ki tek bir çare vardır bence- sıkıntıyı değil, dünyamı yok etmiş olurdum ancak.
Sayfa 52 - 15.MektupKitabı okudu
Yaşadığımız dünyada "bildiğimiz" ve "bilmediğimiz" şeyler aslında Siyam ikizleri gibidir. Kaderin ipiyle bağlanmışlardır, birbirlerinden ayrılmazlar, kaotik bir varoluşları vardır. Kaotik. Kaotik. Zaten kim ayırabilir ki deniz ile üzerine yansıyanı. Ya da yağmurun yağışı ile yalnızlık birbirinden ayrılabilir mi? Ben bu şekilde, bilinen ile bilinmeyen arasındaki ayrımı cesurca yok sayıyorum. Benim hareket noktam bu işte. Kötü bir hareket noktası olarak düşünülebilir. Ama insan, hımm, bir şekilde bir yerden başlamalı. Öyle değil mi? Bu yüzden konu ve tarz, özne ve nesne, neden ve sonuç, bedenim ve elimdeki eklemler, tümü birbirinden ayrılması mümkün olmayan şeyler bence. Tüm toz baharatlar mutfakta yere saçılmış halde; tuz, biber, un, nişasta, hepsi birbirine karışmış halde.
Eskisinden daha çok sıkıntılı değilim. Yalnız bu sıkıntıların ne olduğunu iyice anladım artık. O kadar anladım ki özne de ben nesne de ben oluverdim. Yani sıkıntının ta kendisiyim. Bunu ortadan kaldıracak bir çare bulamadım. Bulsaydım - ki tek bir çare vardır bence- sıkıntıyı değil dünyamı yok etmiş olurdum ancak.
YKY
Bence, eğer Bayan Brown ölürse, bütün o galaksilerinizi alıp, dürüp büküp çöp tenekesine atabilirsiniz. Eğer, bir özne yoksa, kâinattaki bütün nesneler ne işe yarar? Mesele insanlığın bu kadar önemli olması değil. Ben, insanın her şeyin veya fazla bir şeyin ölçüsü olduğunu düşünmüyorum. İnsanın hiçbir şeyin sonu veya son noktası olmadığını, ortası
"Bu Fikirler Aklınıza Nereden Geliyor?"Kitabı okudu