“eğer hiçbir şey yoksa ve ben de bir hiçsem, sebep de yoktur. ama mücadele, acı ve ihtiyaç üzerine düşünmeden duramıyorum; karanlığın kıyısında sallanıyorum.”
“Buralar hatıralarla doluydu. İnsan böyle şeylere nasıl dayanır? Yılların geçip gitmesine ve her şeyin belleğin bir oyunuymuş gibi belirsizliğin içine batmış olmasına… Bu ben miyim? Peki o ben miydim? Bütün bunları yaşayan. Hayır seyreden. Karar ver, yaşayan mı, seyreden mi? Yaşayan değilmiş gibi. Geçmişte başka biri, ama şimdi ben. Geçmiş olunca başka biri.”
“Benim için yeryüzünde her şey bitti. Artık bana burada ne iyilik edebilirler, ne de kötülük. Bu dünyada umacağım ya da korkacağım şey kalmadı. Uçurumun dibinde sakin ve rahatım, talihsiz bir ölümlü kadar zavallı ve Tanrının kendisi gibi yaramaz.”
“Yabancılarla dolu bir toplumun içinde yaşıyoruz. Her geçen gün birbirimize daha da uzaklaşıyoruz. Milyonlarca insanın arasında gitgide daha da yalnızlaşıyoruz. Her geçen dün şehrimizin, içinde kaybolduğumuz dev bir çöle dönüşmesine tanıklık ediyoruz. Adına ‘aşk’ dediğimiz bir vahayı arıyoruz. Biz beklemeyi sürdürdükçe, etrafımızdaki herkes ve hatta her şey parmaklarımızın arasından akıp rüzgara karışan kum tanelerine dönüşüyor.”
“Adına sevgi denen duyguların canlı, insanın yüreğini titreten gökkuşağı benim yüreğimde solmuştu, her şeye karşı duyduğum kin kömür gazı ateşi gibi koyu mavi titrek bir ışık veriyordu ve kalbimde de yoğun bir hoşnutsuzluk duygusu, bu gri, cansız saçmalıkta bir başıma olduğum hissi için için yanıyordu.”
“Sandıklarca kitap okuyorum; senelerce etrafımdakilerle ve kendi kendimle çarpışıyorum, birçok sevgilerimi, meyillerimi, ümitlerimi, kan ve gözyaşına bakmadan boğazlıyorum. Bütün bu didinmeler niçin?”
“Kalk iki gözüm, iskeleye geldik. Günün birinde ya çıldıracağız, ya dünyaya hakim olacağız. Şimdilik bir rakı parası bulmaya çalışalım ve parlak istikbalimizin şerefine birkaç kadeh içelim.”
“Kainatım ben, her şeyi kapsayan, bütün yaşamı kucaklayan.”
‘Yaşamın zıttıyım ben, kıyamet canavarıyım, her şeyin sonundaki karanlığım, kainatların, tanrıların, dünyaların... Her şeyin sonu.’
“Ben umudum.”
Ölüm çıktı karşıma bugün:
Hasta bir adamın ayağa kalması gibi,
Hastalıktan sonra bir bahçeye çıkmak gibi.
Ölüm çıktı karşıma bugün:
Tıpkı mürün kokusu gibi,
Tatlı bir rüzgarda
yelkenin altında oturmak gibi.
Ölüm çıktı bugün karşıma:
Bir akıntının seyri gibi,
Bir adamın savaş gemisinden
eve dönüşü gibi.
Ölüm çıktı bugün karşıma:
Senelerce tutsak kalan adamın
Gözünde tüten yuva gibi.