Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nida

Nida
@nidanurrrr
Okuma günlüğüm. Kitap arşivim. Düşünce havuzum.
"Heyecanlı ve keyifsiz bulmuştu onu. Frank Churchill alçağın biriydi. Emma onu hiçbir zaman sevmemiş olduğunu söylüyordu. O zaman Frank Churchill pek de kötü biri olmayabilirdi. Eve döndükleri zaman Emma onun Emma'sıydı, eli elinde, verdiği sözler kulaklarında. O sırada Frank Churchill'i bir an bile düşünecek olsaydı, herhalde onun çok iyi bir çocuk olduğuna karar verirdi."
Reklam
He canım aynen öyle olur
"Hatta onun hiçbir zaman evlenmeyeceğinden emin olabilse Emma başka bir şey istemeyecekti! Doğruyu söylemek gerekirse evlilik kendisi için de pek istenecek bir şey değildi. Yeter ki kendisi ve tüm dünya için o hep aynı Mr. Knightley olarak kalsın!"
"Utanılacak kertede başkalarının etkisi altında kalmıştı; daha da utanılacak biçimde kendi kendini kandırmıştı; bu yüzden şimdi mutsuzdu ve aslında mutsuzluğunun henüz yeni başladığını biliyordu."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Şu son saatlerde duyup öğrendiklerinin karmaşası içinde serseme dönmüştü. Saat başı yeni bir sürprizle karşılaşmış, her sürpriz onu kendi gözünde yeniden, biraz daha alçaltmıştı. Her şeyi birden aklına nasıl sığdırabilecekti? Kendi kendine nasıl yalanlar yaratmış ve bu yalanlarla nasıl yaşamış olduğunu hangi yoldan açıklayabilecekti. Ah, kendi kafasının, kendi gönlünün şu körlüğü ve aymazlığı! "
Sayfa 402Kitabı okudu
Reklam
"Çalışma masasının çekmecesinden daha önce asla dokunmaya cesaret edemediği demirden dayak sopasını çıkardı ve Sierva Maria'nın son izlerini de içinden söküp atana kadar kendisine rahat yüzü göstermeyecek olan doymak bilmez bir nefretle kendini dövmeye başladı. Aklı onda kalmış olan piskopos, onu bir kan ve gözyaşı birikintisinin içinde yığılmış buldu. "İblis bu sayın hocam," dedi Delaura. "Hepsinin en kötüsü."
"Ne kadar uzaklardayız!" diye içini çekti. "Neden?" "Kendimizden." dedi piskopos. "İnsanın öksüz olduğunu öğrenmek için bazen bir yıla ihtiyacı olması sence haksızlık değil mi?"
"Her günün, her zaman diliminin kendine özel bir karakteri vardır. Sabah, kahvaltı masasında yaşanan bir olay, evden çıkarken rastladığımız bir manzara, otobüse bindiğimizde başımıza gelen bir farklılık bize günün paradigmasının ne olduğunu fısıldar. Günün sloganını, günün kendisi söyler. Sufi, ibnü'l vakttir, yani vaktin çocuğudur, derler. İbnü'l-vakti ola ola ebu'l vakt olunur, diye eklerler. Vaktin çocuğu olmayı başarabilen kimse, gün gelir vaktin babası da olur ve onuj tarafından belirlenmek yerine onu belirlemeye başlar. İlahi tecelliler bakımından günün kendisine dönük paradigmasını keşfederek bu paradigmanın kendisini etkilemesine, değiştirmesine izin verenler, zamanı geldiğinde günü değiştirmeye, onu şekillendirmeye de başlarlar. "
"Hayatımızın bir bizim yaşadığımız versiyonu, bir de ilahi tecelli tarafından bizim için ideal noktada seçilen versiyonu vardır. Daha açıkçası, bir kendi çizdiğimiz yol, bir de bizim için belirlenmiş ideal yol vardır. Bu ideal yol, ayan-ı sabitemizin yoludur; ilahi örgüdeki ideal ve bilkuvve (potansiyel) yazgımızdır. Ayan-ı sabitemize ve
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
"İnsan, gelecek zamanları geçmiş zaman gibi hissetme yeteneği olan, bir olayı henüz yaşamadan onun hissiyat atmosferi içine girebilen bir varlıktır. Yaklaşan hadiselere ait heyecan ve sevinci, üzüntü ve korkuyu önceden duyabilen bir varlıktır. Zamanı gelince daha iyi anlar insan, içinin neden sevinç ve mutlulukla, endişe ve korkuyla dolu olduğunu."
Günahlar, kibir, enaniyet, öfke ve hırs gibi duygular, dünyevileşme meyli gibi hatalı gidişatlar insanın manevi yeteneklerini körelten tutumlardır ve onun özel kavrayışlarını zayıflatarak Allah'ın nuruyla bakmasına mani olurlar. Son yüzyıllarda insanın kaybettiği yeteneklerden biridir Allah'ın nuruyla bakmak. Onu yeniden elde edebilmek için, yaratılış fıtratının ilk ayarlarına geri dönülmesi gerekmektedir.
Julia, birden, "Sana ihanet ettim," deyivermişti. "Sana ihanet ettim," demişti Winston da. "Bazen," demişti, seni aklının ucundan bile geçmeyecek öyle bir şeyle tehdit ediyorlar ki, dayanamıyorsun. O zaman, 'Bana yapmayın, başkasına yapın, bilmemkime yapın' deyiveriyorsun. Sonradan, bunun yalnızca bir numara olduğuna, sırf onları durdurmak için söylediğine, aslında öyle düşünmediğine inandırabilirsin kendini. Ama öyle değil işte. O sırada bile isteye öyle söylüyorsun. Kendini kurtarmanın başka bir yolu olmadığını düşünüyorsun, kendini kurtarmaya can atıyorsun. Ötekinin başına gelmesini bal gibi istiyorsun. Ne acılar çekeceğini umursamıyorsun. Yalnızca kendini düşünüyorsun." "Yalnızca kendini düşünüyorsun," diye tekrarlamıştı Winston. "Sonra da, ötekine karşı eskiden duyduklarını duyamıyorsun artık." "Haklısın," demişti Winston, "duyamıyorsun."
Sayfa 315Kitabı okudu
Hayatında ilk kez, bir şeyi gizli tutmak istiyorsan onu kendinden de gizlemen gerektiğini anlıyordu.
Sayfa 302Kitabı okudu
52 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.