Friedrich Nietzsche’ye başlangıç kitabı olarak tavsiye edilen eseri. Yazarın üslup ve yazım biçiminin, felsefi yada edebi diğer bir çok yazardan sıradışı bir şekilde ayrıldığı bu kitapta yazar, sanki karşına geçmişsiniz ve ona “Kendinizi ve eserlerinizi tanıtır mısınız?” sorusunu sormuşsunuz gibi size yanıt veriyor. Ancak kitap dialog tarzında yazılmış bir eser de değil.
Kullandığı dilin yoğunluğu ve kendi bağlamında nevi şahsına münhasırlığı bir yana yazar, fikirlerini çok net ifade ediyor. Tümcenin uzunluğu nispetinde karmaşıklığı artsa da konu bir bütün olarak gayet anlaşılır. Sadece deneyim olarak okuyucuyu farklı bir yazım biçimi bekliyor.
İçerik ise, insanlığı son iki bin yılda tahakküm altına alan ve bireycilikten uzaklaştırıp bütünün bir parçası olmayı öğütleyen öğretilerin -kitapta ele alındığı haliyle en çok da Hristiyan ahlakının- eleştirisi. Eleştiriyi farklı kılan ise, salt ahlak öğretilerinin yavanlığı üzerine bir saldırı değil, psikolojik ve doğaya, doğal olana uyum yasalarıyla da ilişkili şekilde ele alınması. Bu derinlik yazarı diğer filozoflardan öne çıkaran bir özellik olarak görülebilir. Fikirleri sevilir yada sevilmez ancak, okuyucusuna düşünsel açmazlar yerine bir genişleme vadeden bir yazarın, alt metni neredeyse olmayan, her şeyin yeterince açık şekilde ifade edildiği, karmaşıklığında kendi yalınlığını da yaratabilmiş eseri.