Müslüman, bir takım materyalistik beklentiler ve umutlar sonucunda mı Müslüman oluyor? Yoksa Allah'ın rızasını kazanmanın dışında ve onun önüne geçebilecek başka hiçbir beklentiye yer vermeden mi Müslüman oluyor?
Bir amelin, bir fiilin Allah rızası için olması demek onlara
göre, Allah'ın nimetleri hususunda bile en küçük bir beklentiye kapılmamak
anlamını taşıyor. Sözgelimi namazımızı niçin kılıyoruz?
Cehennem korkusu
ve Cennet umudu ile mi? Namazı bu korku ve bu umut ile kılmak yanlış mı?
Elbette değil. Fakat diyorlar, bir amelin Allah'ın rızası için olması bu
korkunun ve bu umudun bir adım daha ötesindedir.O bir adım ötedeyse, biz
artık ne cehennem korkusunu düşünürüz, ne cennet iştiyakına kapılırız.
Amelimizi, sırf Allah'ın emri böyle olduğu için îfâ ederiz. Bundan da bir
karşılık beklemeyiz. Yani cennet nimetini ya da cehennem azabını
düşünmeden, o ameli sırf Allah'ın emri olduğu için yerine getiririz.
Yunus Emre, ünlü beytinde: "İsteyene ver Cenneti/Bana Seni gerek Seni"
derken, Allah rızası kavramını da dile getirmiş oluyordu.
İftira demekten beni alıkoyan tek amil aklın yetersiz oluşu olabilirdi lakin beni bundan da men eden bariz bir husus oldu ki, incelemeyi yapan şahıs sözleri ile istediği yere çekmeye çalışıp cımbızladığı yerlerden hemen bir önceki cümleyi almamış olması. Evet o bir önceki cümle çekmek istediği alanı tümüyle yıkan yerlerdi.
1) İlk cımbızlanan yer,
Salih Mirzabeyoğlu'nun sevenlerinin hoşuna gitmeyecektir. Ama benim elimde değil, kitabı okumadan bende nasıl bir içerikle karşılaşacağımı bilmiyordum ve bana faydası olacağını umuyordum.
"Şeriat'ın hükümleri dışında dine âit işler çoktur. Burada beşinci asıl İLHAM'dır. Hattâ denilebilir
Müslüman,bir takım metaryalistik beklentiler ve umutlar sonucunda mi müslüman oluyor?Yoksa Allah'ın rızasını kazanmanın dışında ve onun önüne geçebilecek başka hiç bir beklentiye yer vermeden mi müslüman oluyor?NİHAİ HEDEF:ALLAH'IN RIZASI
Soruyu şöyle de ortaya koymak mümlün: Müslüman, bir takım maddi beklentiler ve umutlar sonucu mu müslüman oluyor? Yoksa Allahın rızasını kazanmanın dışında ve onun önüne geçebilecek başka bir beklentiye yer vermeden mi?
İslâm'ı diğer dünya görüşlerinin teklif edip de ba şaramadığı şeylerin üstesinden gelebilecek bir alter natif diye takdim etmekten kaçınmamızın gerektiğine inanıyorum.
Gerçi halen önümüze mesele diye sürülen konularda İslâm'ın yeni bir teklifi ve çözüm tarzı bulundu ğunu her Müslüman kabul eder. Ne var ki bu cinsten teklifler, çözüm tarzları,
Sözgelimi namazımızı niçin kılıyoruz?Cehennem korkusu ve cennet umudu ile mi?Namazımızı bu korku ve bu umutla kılmak yalnış mı?Elbette değil.Fakat diyorlar,bir amelin Allah'ın rızası için olmasi bu korkunun ve bu umudun bir adım daha ötesindedir.O bir adım ötedeyse,biz artık ne cehennem korkusunu düşünürüz,ne cennet iştiyakına kapılırız.Amelimizi,sırf Allah'ın emri böyle olduğu için ifâ ederiz.Bundan da bir karşılık beklemeyiz.Yani cennet nimetini ya da cehennem azabıni düşünmeden o ameli sırf Allah'ın emri olduğu için yerine getiririz.Yunus Emre,ünlü beyitinde:"İsteyene ver cenneti/Bana Seni gerek Seni"derken,Allah rızası kavramını da dile getirmiş oluyordu.Burada şu inceliği vurgulamak gerekiyor:Karşılık beklemeden,amellerini sırf Allah'ın rızası için ifâ edip de gerçekten Allah'ın rızasına nail olanlar,Allah'ın vadettiklerini umarak amel işleyenlerin umdukları bütün nimetlere ulaşırlar,belki biraz da fazlasıyla.Yunus Emre için cennet,Cemalullah yanında küçük bir nimet olarak göründüğü için,aslında daha büyüğene talip olmaktaydı.NİHAİ HEDEF:ALLAH'IN RIZASI