Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“(…) ve mancınık boşandı, İbrahim ateşe doğru uçtu. Sulara hükmeden melek geldi, şöyle dedi: ‘ Ya İbrahim, ben sulara müekkelim, eğer dilersen ırmaklarımı salayım, ateşi söndüreyim, yeri soğutup temizleyeyim, seni de pak yere indireyim’. İbrahim peygamber şöyle dedi: ‘benim senden dileğim yoktur, var işine git.’ Bunun peşinden rüzgâra hükmeden
Sayfa 257Kitabı okudu
Niyaz
hünerli bir ortadoğu ırmağısın euphrates yahut tigris mütemadiyen buluşursunuz senle bütün linnaeusaya hayat götüren şattül arap yahut şattül cenneh ah beni boylandıran gümüş açtıran akışın gözlerimi üzerine sürdüğüm kutsalsın farkında mı değilsin kadim bir uygarlıkta başat hırpani doğada bir inci yavrususun binbir yüce sende yüz bulur safiyete ulularsın tüm medenilğimi donandığın zerrelerinle topluca bana yağarsın can verici nefesler olarak konarsın gövdeme biraz çağlar biraz dönersin kendi alemine sensiz yaşayamam çünkü kimse yaşamaz gerçek bir hayatı olmadan
Reklam
"Allahım! Senden hayırlar ve iyi ameller işlemeyi, kötülükleri terk etmeyi, yoksulları sevmeyi, beni bağışlamanı ve bana merhamet etmeni niyaz ediyorum."
Güya şu Güneş bizlerle konuşuyor: Der: "Ey kardeşlerimiz! Tevahhuşla sıkılmayınız, ehlen sehlen merhaba, hoş teşrif ettiniz. Menzil sizin; ben bir mumdar-ı şehnaz. Ben de sizin gibiyim; fakat sâfi isyansız, muti' bir hizmetkârım. O Zât-ı Ehad-i Samed ki mahz-ı rahmetiyle hizmetinize beni müsahhar-ı pür-nur etmiş. Benden hararet, ziya; sizden namaz u niyaz."
Efendimiz, bitkin ve son derece üzgün bir şekilde kendini bir asmanın gölgesine attı. Allaha şöyle niyaz etti: "Allah'ım kuvvetsiz ve çaresiz kaldığımı, halk nazarında hâkir görüldüğümü ancak sana arz eder, sana şikayet ederim. Ey merhametlilerin merhametlisi olan Allah'ım, çaresizlerin Rabbi ancak sensin. Benim Rabbim de ancak sensin. Sen, beni kötü huylu, yüzsüz bir düşman eline düşürmeyecek kadar merhamet sahibisin. Allah'ım, yeter ki senin gazabına uğramayayım. Ne çekersem ona katlanırım. Fakat senin af ve mağfiretin bunları bana yaptirmayacak kadar geniştir. Allah'ım, senin gazabına uğramaktan, ilahî rızandan uzak kalmaktan, senin o zulmetleri aydınlatan ve ahiret işlerini yoluna koyan ilahî nuruna sığınırım. Allah'ım, sen razı oluncaya kadar affını dilerim. Allah'ım, her kuvvet her kudret ancak seninle kaimdir. Asr-ı Saadet Radyo Tiyatrosu
KS: Rahmetli Ayşe Şasa Hanımefendi, sağlığında zaman zaman beni arardı. Hatta Ayşe Abla arada bir sürprizler yapar, taksiye atlar, mesela ben Bakırköy'de çalışıyorum, gelir Bakırköy'de ziyaret ederdi. Çok hoş bir insandı. Allah rahmet eylesin. Telefon açıyor, bizim hanımefendi çıkıyor telefona, hal hatır faslında bizim hanımefendi "Allah büyük dert vermesin" deyince Ayşe Hanım diyor ki: "Kızım öyle deme, şöyle de: 'Allah dert vermesin. Sen hangisinin büyük, hangisinin küçük olduğunu bilemezsin. Yani bir dert verir o bizi yıkar geçer, dolayısıyla 'Dert vermesin,' diye dua et. Cömert o, cömertliğinde bir hudut yok. İsteyebileceğimizin fazlasını isteyelim." SÖ: Aynen öyle. Bizim azizler de öyle buyurmuşlardır, isteyin isteyebildiğiniz kadar. Hazinesinin sonu yok, şeklinde bir ifadeyle karşılaşmışızdır çoğu kez. Ben hastalığı öyle değerlendiriyorum. Büyüklerimiz, "Lütfun da hoş kahrin da hoş" demeyin diye bize kaç defa buyurmuştur. "Lütfun da hoş, lütfun da hoş" deyin. Niye? Çünkü siz kaldıramazsınız. Onu İbrahim Hakkı Hazretleri söyleyebilir, siz söylemeyin. Siz daima lütfuna iltica edin, kahrından berî kalmayı ondan niyaz edin şeklindedir.
Sayfa 98
1.000 öğeden 841 ile 850 arasındakiler gösteriliyor.