A
Adalet Ağaoğlu (d. 13 Ekim 1929 - ) roman, öykü, tiyatro, günce, deneme
Afet Ilgaz (d. 2 Ocak 1937 - ö. 16 Ocak 2015) öykü, makale
Alev Alatlı (d. 1944 - ) roman, deneme
Arzu K. Ayçiçek
Aslı Der (d. 22 Temmuz 1975 - ) öykü
Aslı Erdoğan (d. 1967 - ) roman, öykü, deneme, fıkra
Arife Kalender
Ayfer Tunç (d. 1964) roman, öykü, makale
Ayhan
parmağımı yontup sana bu mektubu yazıyorum lo.
iyice oku ve sonra dudaklarına dokundur
bırak yansınlar.
sarhoşum başım dönüyor.
zaten şarap şişelerinin burunları kanadı mı işleri tamamdır.
bir bardak dolusu, bir bardak dolusu daha derken
şişeler ölür yalnızlık kalır.
ama sen gülersen lo her taraf aydınlanır.
dişlerin pembe dilinin yoluna
parmağımı yontup sana bu mektubu yazıyorum lo.
iyice oku ve sonra dudaklarına dokundur
bırak yansınlar.
sarhoşum başım dönüyor.
zaten şarap şişelerinin burunları kanadı mı işleri tamamdır.
bir bardak dolusu, bir bardak dolusu daha derken
şişeler ölür yalnızlık kalır.
ama sen gülersen lo her taraf aydınlanır.
dişlerin pembe dilinin yoluna
Beşşâr b. Gâlib-i Necrânî anlatıyor: "Rüyamda âbide kadın Râbia-i Adeviyye'yi gördüm. Ona çokça dua ediyordum. Bana, 'Ey Beşşâr! Bize gönderdiğin hediyelerin ipek mendillerle örtülü nurdan tabaklar içinde geliyor' dedi. Ben, 'Bu nasıl oluyor?' diye sordum. O, 'İşte, hayattaki müminlerin ölülerine yaptıkları dua böyledir; önce bu dualar kabul edilir ve nurdan tabaklara konulur, sonra ipek mendillerle kapatılır, ardından dua edilen kişiye getirilerek, 'Bu falanca kimsenin sana gönderdiği hediyedir' denilir ve ona ikram edilir."
ama sen gülersen lo her taraf aydınlanır.
dişlerin pembe dilinin yoluna dizilmiş nurdan birer fener ki
hâla hatırladıkça gözlerim kamaşır.
az önce penceremi açarken,
gece uzun ipekli bir kumaş gibi dağılıyordu rüzgârda.
sen saçlarını çözünce gece olur biliyorum.
taktığın gül gökte bir ay gibi duruyordu.
fakat bir gün gelecek lo,
yavaş yavaş şafak sökecek o ipek saçlarının kıyısından.
çünkü zaman bir rüzgârdır daima eser
ve daima şişiktir yelkenlerimiz ki
hep yol almaktayız ülkesine ihtiyarlığın.
İşte bilge Tomyukuk, Kültikin, Bilge Kağan
Hepsi birbirinden daha mübarek
Süzme asaletimin nurdan kefili
İşte Dede Korkut, kaftanı ipek
Soyumun-sopumun bin yıllık dili
Ve Yusuf Hashacib, Mahdum Kulu, Fuzuli
Hepsi de peygamber soyunca asil
Sonra Kaşgarlı Mahmut; gönlüme düşen çemre
Ali Şir Nevai, Gaspıralı İsmail
Şiiri bir bakraç süt gibi Yunus Emre.
Cengiz Aytmatov ki, Cengiz Dağcı ki
Ayın ondördündenden sağılan huzur
Sabir Rüstemhanlı... ruh kadar eski
Ve daha binlerce nur üstüne nur.
Beşşâr b. Gâlib-i Necrânî anlatıyor: "Rüyamda âbide kadın Râbia-i Adeviyye'yigördüm. Ona çokça dua ediyordum. Bana, 'Ey Beşşâr! Bize gönderdiğin hediyelerin ipek mendillerle örtülü nurdan tabaklar içinde geliyor' dedi. Ben, 'Bu nasıl oluyor?' diye sordum. O, 'İşte, hayattaki müminlerin ölülerine yaptıkları dua böyledir; önce bu dualar kabul edilir ve nurdan tabaklara konulur, sonra ipek mendillerle kapatılır, ardından dua edilen kişiye getirilerek, 'Bu falanca kimsenin sana gönderdiği hediyedir' denilir ve ona ikram edilir."
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurmuştur ki:
"Kabirdeki ölü, boğulmak üzereyken yardım isteyen kimse gibidir. Babasından, kardeşinden veya bir dostundan gelecek olan yardımları bekler durur. Ona bir yardım ulaştı mı bu ona dünya ve içindekilerden daha sevimli gelir. Hayattakilerin ölülere göndereceği hediyeler dua ve istiğfarlarıdır.
Mem nelere gark olmadı Zin'in ateşi için
Ferhat dağlar delmedi mi Şirin'in düşü için
Kusur ise her saniye her yerde seni anmak
Mecnun az mı yemin etti Leyla'nın başı için
Sesi yorgun gözlerinden uykusuzluk seçilir
Görkeminin zerresinden Ağrı Dağı küçülür
Gecelerin kollarında leblerinin bal suyu
Aydan dökülürcesine kana kana içilir