Sanıyor musun ki bütün gecelerini okuyup yazmakla, çalışmak ve incelemekle geçirirsen sana idealist diyeceğim. Elbette hayır. Her şeyden önce bu incelemeleri ve çalışmaları ne için yaptığını öğrenmek isterim. Bütün gece sevgilisini görebilmek için uyanık kalan adama idealist demem, aşık derim. Şöhret için uyanık kalırsan sana açgözlü derim. Para için uyanık kalırsan sana cimri derim. Ama aklını geliştirmek, olgunlaştırmak, tabiata uymaya alışmak ve ödevlerini yerine getirmek için uyanık kalırsan sana idealist derim. Çünkü insana yakışan tel ideal budur.
Milletlerin karakteri anlatılırken ''neşeli insan'', ''mağrur insan'', ''pratik adam'' ve ''girişken adam'' tipleri yaşatan milletler sıralayabiliriz. Anadolu insanını tanımak için söylenecek ilk ve hakim vasıf, ''dertli insan'' vasfıdır.
İlk ve son ilim budur. Millet kültürünün ağacını dikecek ve millet ruhuna hayat getirecek nesiller, inanışla sevgi mâbedinin mihrabında önce tövbe etmeli, sonra da inanınayı ve sevmeyi öğrenmeli.
Nurettin Topçu'nun vakti zamanında dile getirdiği Ahlak Nizamı'nı geniş boyutta ele alan Mustafa Kutlu hayatın manasını sorgulayarak başlıyor bu Hicret Risalesi'ne. Amentü'ye inananlara sesleniyor, Kanaatkar Toplumu'nun inşaasının kanaat ekonomisi ile mümkün olduğunu anlatıyor. Bunun içinde öncelikle kanaatkar olmamızın islam ahlakının veciz ifadesi "kanaat tükenmez bir hazinedir" düsturunun tüm hayatımızın merkezine oturtmakla mümkün olacağını anlatıyor.
Hedefimizin Hakk'ın rızasına ulaşmak olduğunu ne yapmalıyız sorusuna ise önce tevbe etmek imanı tazelemek ve nihayet belki de kitabın yazılma amacı olan "toprağa dönmek" olduğunu anlatıyor.
Sanayileşme ile başlayan toplumsal bozulmalar kapitalizmin dayatmaları ile ayan beyan meydana serilmiş durumda. Aslımız toprak, toprağa dönerek belki de ahlak nizamını yaşamımıza aktarabiliriz.