Günün dengesini bozduğumu, üzerinde mutlu anlar geçirdiğim kumsalın olağanüstü sessizliğini mahvettiğimi anladım. O zaman, hareketsiz vücuda dört el ateş ettim, kurşunlar birbiri peşi sıra bu vücuda gömüldü. Felaketin kapısına vurduğum dört sert darbeydi sanki bunlar.
Binlerce göz bakar da yüzüme Gözlerim yine o gözleri arar
Reklam
Yaşamımın çoktan terk ettiği ve kendimden bir parçanın sonsuza dek gömüldüğü o yerlere niye geri döneyim ki?
Niceleri geldi, neler istediler; Sonunda dünyayı bırakıp gittiler; Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler.
Sayfa 39 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
"Kibir," dedi keşiş, konuklarına; "iyilik için yaratılmış bir meleği yok etti, insanın alın yazısından çarpıp takıldığı engeldir o. Bütün kötülüklerin anası olan kibrin karşısına hiçbir akıl yürütme çıkarılamaz. Çünkü kibirli kişi, doğası gereği duymayı reddeder o mantıklı nedenleri."
“Yağmura yakalandığımız geceye çarptık; geceye bir şer olmadı. Ama biz paramparçaydık! Ve hayat gasp etti o mağrur duruşları…”
Sayfa 20 - Red KitapKitabı okuyor
Reklam
"İnsanımız, birbirine sataşmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Her an, her durum kendini öne çıkarmanın zamanıdır sanki. Özbenliğimizi kendimize, çevremize yeterince kanıtlayamamanın sonucu değil mi bunlar? Tartışırken bile, söylediğimiz sözlerin özünden çok söylenme biçimi, tonu, edası, ilgilendirir pek çok kişiyi. Sözü cakalı söylemek ; yalın, açık söylemekten daha önemli geliyor kimilerine. Bu yüzden söylenen doğruların temeline inemiyoruz. Kimdi o? 'Biz dostluğun ve inancın gerekli olduğu anda, önemsiz bir ayrıntıya takılıp önemliyi gargaraya getiririz hep' diyen? Sevgi Sosyal mı? Haksız mı? Şu hale bak!.. "
Sayfa 132 - Bilgi YayıneviKitabı okuyor
Kalçalarımı avuçlayarak açımı değiştirdi ve içimdeki o hassas noktayı tekrar tekrar okşadı aletiyle. Bıkmadı yorulmadı, aklım bedenimin kontrolünü kaybedip de ben şiddetle gelene dek yavaş yavaş düzdü beni. İçimdeki her şey esrik ürpertilerle titreşir ve ben Gideon’ın altında sarsılırken çığlıklarımın bastırmak için omzunu ısırdım. Bağrının derinliklerinden gelen bir homurtu koyuverdi, ıstırapla zevk karışımı bir şeyler anlatan hırıltılı bir sesti bu.
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü bu, ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda; gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir âlemin munis, sevimli ve her biri sihir ve fûsunla yoğrulmuş mahlûkları ile dolmağa başlar.
Ay inceldi ve orman bir tortu gibi çöktü dibe Buğusu yoktu toprağın büsbütün balçıktı yeryüzü Irmaklar sağırdı ve dağlar birer aptaldı o hantal gövdeleriyle Gittikçe büyüyordu rüzgârın beynindeki ur...
Reklam
Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş! Bırak onu bunu da gönlünü tut hoş Şu durmadan kurulup dağılan evrende Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
Sayfa 31 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İdrak: bir hazdır aslan-istemlilere! Ama usanan biri sadece "istemi olan" dır, oyuncağı olur o tüm dalgaların.
Müthiş an;
Ramazanın on yedinci pazartesi günü, Allah'ın Resûlü Hira dağındaki mağarada.. Bir gece evvel rüyalarında muazzam bir şekil, bir heybet, bir sûret, bir edâ, bir ışık, bir renk görmüşlerdir. Bu <<Na-mus-ül - Ekber>> sıfatlı Cebrail'dir. Büyük ve sultan meleklerden bir tanesi.. Pazartesi günü mağarada murakabe ve ibadetin en derin anında, Allah'ın sevgilisine dünya ve madde perdesinde görünüverdi. İnsanoğluna mahsus olmayan ufukların ötesindeki bu manzara karşısında ne hâle gelmiştir? Birdenbire gökler bir perde gibi açılır ve arkasından sonsuzluk âleminin kadrosundan bir şahsiyet, bütün madde tezahürlerini yakıp kül edici, cisim üstü bir cisimlenişle görünüverirse insan ne hâle gelir? Melek o ânâ kadar öteler âlemini tanımayan fakat bütün alemlerin tacı ve efendisi olarak yaratılmış bulunan peygambere hitap etti. - İkrâ (oku).. Âlemlerin Fahri dehşetler ve haşyetler içinde cevap verdi: - Ben okuyucu değilim. Ne okuyayım? Sultan Melek ilerledi. Allah"ın Resûlünü kucakladı, kuvvetle sıktı ve sonra bırakarak tekrar etti. - Oku! Ve kendisinden yine aynı cevabı aldı. Bu hâl üç kere tekrarlandıktan sonra Melek, Allah'tan aldığı ve Resûlüne teslim etmeye geldiği ilk ayeti, başından sonuna kadar okudu. - Oku! Rabbinin ismiyle başlayarak oku! O Rabbinin ismiyle ki, insanı uyuşmuş kandan yarattı. Kalem vasıtasıyle insanlara ilim veren, bilmediği şeyleri öğreten ve yaratmak yalnız kendisine mahsus olan Kerem Sahibi Rabbinin ismiyle oku!
Ben başkalarını gözetlerken, bir başka göz beni gözetliyor. Beni gözetleyen o öteki gözü gözetleyen başka bir göz daha var. Daha ötelerde, beni gözetleyen öteki gözü gözetleyen başka bir göz daha var. Daha ötelerde, beni gözetleyen o öteki gözü gözetleyen, o öteki gözden daha öte bir göz daha var; birçok göz var. Küçük parçalara bölünmüş benliğimin her hücresi ayrı bir realiteyi yaşıyor. Her hücrenin de ayrı bir vicdanı, bir "iç-gözü var. "Mutlaka kadar zincirleme giden bu korkunç yabancılaşma ve gözaltı duygusu içinde, ancak Allah; en uçta Allah'ın var olduğu inancı, güven verebilir. Allah inancı olmadan, tam bir cehennem yaşantısı olurdu bu.
Dünyayı gözlemleyen Ömer Hayyam o dünyayı yöneten nizamülmülk ve aynı dünyaya dehşet satan Hasan sabbah. Birlikte Nisapur da öğrenim gördükleri rivayet edilir. Tabii ki bu doğru olamaz çünkü nizam ömer'den 30 yaş daha büyüktür ve Hasan eğitimini Rey'de yapmış belki doğduğu şehir olan kumda da biraz ders almış ama kesinlikle Nişapur da mektebe medreseye gitmemiştir...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.