Eskiden Sivas'ta düğün davetleri ‘okuntu’ denen bir usülle yapılırmış: düğünden bir hafta-on gün önce yaşlı bir kadın yanındaki çocukla evleri dolaşır, kapı döğülür. Çocuk düğünün kimlerin olduğunu, yerini-zamanını “okur’muş. Düğün sırasında, ödünç alınan kalaslardan yapılma tribünün en arka sırasına yaşlılar, orta sıraya evliler, en Ön sıraya da bekârlar (kız ve erkek karşılıklı olarak) oturtulurmuş (kalkıp oynamaları için). Getirilen hediyelerin de yüksek sesle duyurulması âdeti varmış: ‘Falancanin oğlu fılan bir çift çorap getirdi; sağ olsun, var olsun’ denirmiş (el örmesi çorap o zaman çok değerli bir hediye). Birisi 2 lira verirse, onu sevmeyen birisi de çıkarır 2.5 lira verir ve Öyle bağırtırmış , hasmını madara etmek için! Yaşlılar oynayıp eğlenemedikleri için, onların da gönlü olsun diye hüzünlü türküler söyleninniş. Meselâ “Orucu tuttuk, bayram etmedik’ (zinâ iftirası üzerine Ramazanda kansını vuran adamın türküsü). Ama sıra ‘Havada bulut yok’a gelince, kocası-çocuğu-kardeşi-babası-amcası Yemen’e gidip de dönmemiş ne kadar insan varsa doyasıya ağlarlarmış. Şimdi bir an geriye dönüp türkünün sözlerini bir daha okuyalım: Bakın çantasına, acep nesi var/ Bir çift kundurayla bir de fesi var... Bu sözlerin sebebi nedir biliyor musunuz, sevgili okuyucular? I . Dünya Harbinin ünlü İngiliz casusu Lawrence Araplara, her öldürdükleri Türk askeri için bir kırmızı İngiliz altını verir, şehitler memleketlerine gönderilemez, sadece kunduralariyla İçinde künyeleri yazılı fesleri çantalarının içine konur, gönderilirmiş!“