"yaşamının anlamı, ancak, kişi bir an durup 'ne istiyorum ki?' diye sorabildiğinde biçimlenmeye başlar. yani, ancak eksikliği çekiliyorsa, yokluğu duyulabilmişse varedilebilir, kurulabilir, yoksa, yoktur.
bu bakımdan, insanların büyük çoğunluğu anlam yoksunu hayatlar yaşarlar, çünkü yaşamlarındaki anlam eksikliğini hiç duymamışlardır.
ancak, bazı insanlar duyar bu eksikliği. onlar için yaşamlarının tek bir bütünlüklü anlamı olmaması çekilemezdir; bu yüzden kurmaya, yaratmaya, varetmeye girişirler böyle bir anlamı.
bunu da bazen - bazıları - başarabilir, ama herhalde, başaramayanlar da çoktur.
başaramayacakları 'artık' açıklık kazananlar için de, son bir anlam yaratma yolu kalır...
yokluğu da içerilir, anlamında, yaşamının, kişinin.."
"Çünkü, yaşadığımız hayatın bir başkasının düşü olduğunu kanıtlamanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini biliyorum artık."
Kuş uçmaz kervan geçmez bir Doğu Anadolu dağına yerleşerek iki yüz yıl kendilerini Kafdağı'na götürecek yolculuğun hazırlığını yapan Zeriban aşiretinin hikayesini anlattı sonra Saim. Hiçbir zaman çıkmayacakları bu
O zaman, kibritimi bir daha yakmadan gerisin geriye şehrin ışıklarına dönerken, felaket anlarında ölümü karşılamanın en mutlu yolunun bu olduğunu düşünerek uzak bir sevgiliye acıyla sesleneceğim: Canım, güzelim, kederlim, felaketler zamanı gelip çattı, gel bana, nerede olursan ol gel, ister sigara dumanıyla dolu bir yazıhanede, ister çamaşır kokan bir evin soğanlı mutfağında, ister dağınık mavi bir yatak odasında, nerede olursan ol, vakit tamam, gel bana; yaklaşan korkunç felaketi unutmak için perdeleri çekili yarı karanlık bir odanın sessizliğinde bütün gücümüzle birbirimize sarılarak ölümü beklemenin zamanı geldi artık.
Kıskançlıkta başka faktörlerde etkili elbette: erkeğin kibri, kadının imrenmesi. Cinsel konularda erkek, serüvenleriyle ve kadınlara karşı başarılarıyla sonsuz biçimde övünen bir palavracı ve müstebittir; çocukluğundan itibaren kulağına mütamidiyen, kadınların fethedilmeyi istedikleri, ayartılmayı sevdikleri yolunda sözler fısıldandığı için fatih rolünü oynamakta ısrar eder. Avludaki tek horozun ya da ineği elde etmek için boynuzları ile çarpışan tek boğanın kendisi olduğuna inandığından, sahneye(ki bu, ince düşünceli diye bilinen erkekler arasında bile, kadının cinsel aşkının tek bir efendiye ait olması gerektiğine inanmayı sürdüren bir sahnedir) bir rakip çıkar çıkmaz kibrinin ve gururunun ölümcül bir yara aldığı vehmine kapılır.
Başka bir deyişle, yüz vakanın doksan dokuzunda "erkeğin öfkeyle donanmış kibri'yle birlikte 'sex tekelinin tehlikeye düşmesi', kıskançlığın ilk sebebidir.
Kadına gelince, kendisi ve çocukları adına duyduğu ve ekonomik korku ile destekçisi olan erkeğin gözlerinde iltifata mazhar olan başka kadına duyduğu küçük imrenmeler, kadında değişmez biçimde kıskançlık doğurur. Kadınların hakkını teslim ederek söylenmelidir ki, geçmiş yüzyıllarda fiziksel çekicilik, kadının, bu kıymetli mülkünden faydalanmasını engelleme ihtimali olan başka kadınların cazibesi ve değerini kıskanmaya ihtiyaç duyması bu yüzdendir.