Kendimiz olamayacağımızı anlamak, evet bir kederdir; ama bu olgunluk bizi felaketlerden de korur. Ne yapalım yani, oğullarımız torunlarımız da bizi anlamayıversinler... Medeniyetler kurulur, medeniyetler yıkılır. Kurulurken sen kurulacağına inan da, yıkılırken oyun bozan borazan çocuk gibi silaha sarıl.
Oğlumuz beş altı yaşlarında ağladığında ona ne deriz? "Ağlama, sen kızmısın ki ağlıyorsun. Erkekler ağlamaz!" Çok yanlış. "Ağlama, çünkü canımı sıkıyorsun!" dememiz lazım. Erkek ağlamaz demek de ne demek? On yaşında: "Erkeksin, erkeksin" ... On ikisinde "Sen bir erkeksin" ... oğullarımız erkekliğe özgü güçlü, kuvvetli şekilde büyümeye mecbur kalıyor! Ağlayanın vay haline ... Boğazı sıkılıyormuşçasına sıkıntıyla altı sigarayı ardı ardına içerler ... ikisi burnunda, ikisi kulakla rında ... ama tek bir gözyaşı akmaz!
- çünkü TÜRK kağanısın!
- Ordusuz, çerisiz, pusatsız, ülkesiz TÜRK kağanı!..
- Çerin burada tutsak olmuş, seni bekliyor. Pusatların Çin depolarında. Ülkende de Sırtarduşlar oturuyor. BİR GÜN BUNLARIN HEPSİ KURTBAŞLI SANCAĞIN GÖLGESİNDE BİRLEŞECEKTİR.
- Biz o günü göremeyeceğiz.
- Oğullarımız görür. Oğullarımız görmezse torunlarımız görür.