Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Büyük öykülerin gizi, gizlerinin olmamasıdır. Büyük öyküler, okumuş, dinlemiş olduğunuz ve yeniden okumak istediğiniz öykülerdir. Herhangi bir yerinden içine girebileceğiniz ve rahatça yerleşebileceğiniz öykülerdir. Onlar heyecanlarla ve şaşırtıcı sonlarla gözünüzü boyamazlar. Beklenmedik şeylerle şaşırtmazlar. İçinde yaşadığınız ev kadar tanıdıktır size. Ya da sevgilinizin teninin kokusu kadar. Nasıl bittiklerini bilirsiniz ama yine de bilmiyormuş gibi okursunuz, kulak verirsiniz. Tıpkı, bir gün öleceğinizi bilmenize karşın hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamanız gibi. Büyük öykülerde kimin yaşayacağını, kimin aşkı bulacağını, kimin bulamayacağını bilirsiniz. Ama yine de yeniden bilmek istersiniz.
Sayfa 12 - Hakkı YazıcıKitabı okudu
İnsan Hafızasının Büyüleyici Gücünü anlatan güzel bir hikaye; Yavuz Sultan Selim Han zamanında bir şair, yeni yazdığı şiirini pek beğenmiş ve sultana okumak istemiş. O zamanlarda gerçek sanatkâra çok kıymet verildiği için, kısa zamanda sultan tarafından huzuruna kolayca kabul edilmiş. Sultan Selim Han'ın yanında Hasan Can ve diğer yetkililer varmış. Şair zât heyecandan sesi titreyerek şiirini okumuş, bitirmiş ve sonra da padişaha bakmış. Yavuz Sultan Selim Han, hiç tereddüt etmeden: "Ama ben bu şiiri biliyorum demiş". bunu duyan şair adam şaşırmış: Nasıl olur efendim, bu şiiri ben yazdım ve ilk defa burada okuyorum." Sultan: "İstersen bir defa da ben okuyayım" diyerek teklemeksizin adamın az evvel okuduğu şiiri aynen tekrarlamış. Şair zât, şaşkınlıklar içindeyken Hasan Can, atılmış; "bu şiiri ben de biliyorum sultanım destur verirseniz ben de okuyayım." O da şiiri birebir okumuş. Böylece devamında oradaki vezir ve diğer sekiz kişi daha sırasıyla okumuşlar. Bu durum karşısında şair ne yapacağını şaşırmış: "Nasıl oluyor anlayamıyorum sultanım, ama bu şiiri gerçekten ben yazdım." diye kendini savunmaya çalışmış. Neyse ki sonradan gerçeği anlatıp adamcağızın gönlünü almışlar. Padişahın duyduğunu bir seferde ezberlediğini, Hasan Can'ın iki ve diğerlerinin artan sayıyla dinlediklerini ezberleyebildiklerini söylemişler. Sonuç olarak, Yavuz Sultan Selim Han'ı istisna bir kâbiliyet olarak bu sorunun dışında tutarak: Her insanın beyin yapısı benzer ise neden bazıları bunu bu denli etkin kullanabiliyor da bazıları kullanamıyor? Güçlü Hafıza, Sayfa:15-16.
Sayfa 15 - Alfa yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu deftere yazdığım satırları sana elbette gönderemem. Sair zaman olsa okumak dahi istemeyeceğim bu satırlar nasıl yazdığıma ben bile hayret ediyorum. Ama yazmak iyi geliyor. Yazdıkça içimdeki zehri akıtacağım sanıyorum. Yazarsam, bütün bu dehşetin kelimeler dünyasında bir karşılığını bulursam bir parça hafifleyeceğim zannediyorum. Kelimeye dökülen acım bir taraftan hafifliyor. Yazdıkça kendime ve bütün bu olanlara uzaktan bakabiliyorum çünkü. Uzaktan baktığımda ise başka bir zamanın, başka bir hayatın varlığına olan inancım pekişiyor. Kendi bedenini gören bir ruhum ben şimdi.
Sayfa 395Kitabı okudu
Yatılı okumak, çok küçük yaşta aileden uzak olmak bana hayatı çok iyi öğretti, çalışmayı, koşturmayı, gerektiğinde az ile yetinmeyi ve sahip olduklarımın kıymetini bilmeyi o zaman öğrendim sanıyorum, iyi ki de bunları yaşamışım ve hayat bana bunları öğretmiş. Ama babalık işte! Kızım üniversiteye gideceği zaman yurtdışına gitmek istemez diye dua ettim hep, sağ olsun o da istemedi. İstanbul’ da okudu ama bir gün “ben ABD’ye mastır için gideceğim” dediğinde “yok” diyemedim, ama içimde bir burukluk oluştu. Tam o günlerde anacığım da İstanbul’daydı ve bu konuyu konuşuyorduk, beni durgun görünce sebebini sordu, be de “özleyeceğiz ve nasıl dayanacağız” vs. dedim. Bana dönüp; “Ben seni yatılı okula gönderdiğimde sen 12, ben 38 yaşındaydım ve başka çocuğum da yoktu” deyince birlikte sarılıp ağlamış ve o günleri hatırlamıştım. Ben yaşadım çok iyi oldu ama çocuklarımın yapmasına gönlüm çok da razı olmadı, hala da birçok konuda bu ikilemi yaşıyorum ama onlara engel de olmadım, olmuyorum. Ebeveynlik bu olsa gerek.
Sayfa 260Kitabı okudu
Yalnızlık
Crooks yumuşak bir sesle konuşmaya başladı: ''Bak başka türlü anlatayım sana demek istediğimi. Senin George'un var. Onun geri döneceğini biliyorsun. Kimsen olmadığını düşün bir. (...) Diyelim ki siyah olduğun için yatakhaneye gidip kağıt oynayamıyorsun. Nasıl hissederdin kendini o zaman? Düşün ki bütün gün burada oturup kitap okumak zorundasın. Hava kararana kadar at nalı oynayabilirsin tabii, ama sonra işte buraya gelip kitap okumaktan başka yapacak bir şeyin yok. Kitaplar işe yaramıyor. İnsanın yanında olacak birine ihtiyacı var." İnlemeyi andıran bir sesle devam etti. "İnsan yanında biri olmazsa delirir. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında olsun." Ağlamaya başladı. "Sana bir şey diyeyim mi? İnsan çok uzun süre yalnız kaldı mı hastalanır, yalnızlıktan hastalanır."
Sayfa 87 - *SEL YayıncılıkKitabı okudu
Bir Zamanlar Bir Savaş Vardı: Giriş Niyetine
Bir zamanlar bir savaş vardı, ama öyle uzun zaman önceydi, başka savaşlar ve başka türlü savaşlar yüzünden öyle geri itelendi ki, orada bizzat bulunan insanlar bile bu savaşı unutmaya meyletti. Bahsettiğim savaş Crécy Savaşı’nın levha zırhlarından ve uzunyaylarından sonra, Hiroşima ve Nagasaki’ye deneysel atom bombaları
*Sel YayıncılıkKitabı okuyacak
Reklam
“Benimle benden önceki diğer Peygamberlerin misali, şu adamın misâli gibidir: Adam mükemmel ve güzel bir ev yapmıştır, sadece köşelerinin birinde bir tuğla yeri boş kalmıştır. Halk, evi hayran hayran dolaşmaya başlar ve (o eksikliği görüp): “Bu eksik tuğla konulmayacak mı?” der. İşte ben bu tuğlayım ve ben Peygamberlerin sonuncusuyum.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.