Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Bir Anne
Sakarya derneğinde o hengâme içerisinde oradan oraya koştururken yanıma "ufak tefek" bir kadın (Xetsiyapha Suna) yanaştı ve "Oktay, ne zaman gideceksiniz?" diye sordu. Ben de lafı hiç uzatmadan "İlk fırsatta." diye cevapladım. Kadın; "Gürbüz'ün valizini hazırladım, haberin olsun!" dediğinde ise şaşkına dönmüştüm, inanamadığımdan olsa gerek, yüzüne dikkatle baktım ama hiç mi hiç şakası yoktu. "Abla sen ne diyorsun? Gürbüz daha askerlik yapmamış, eline silah bile almamış, hangi savaşa, nereye gidecek?" cümleleri ağzımdan döküldüğünde aldığım cevapla nasıl sarsıldığımı, ancak bir o kadar da gururlandığımı anlatamam. "Havalar iyiyken orada devletin bursuyla okumak güzeldi! Şimdi de gidecek! Ben oğlum mutlaka savaşacak demiyorum ama iyi günde nasıl orada bulunduysa, kötü günde de halkının arasında olacak! Oradakilere ne olursa ona da o olur, ölürlerse ölür, kalırlarsa kalır! Aksi taktirde bir daha rüyasında bile Abhazya'ya gitmesine izin vermem, zaten ben izin versem de utanmadan nasıl gidecek!"
Sayfa 54 - Apra YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Diyelim ki siyah olduğun için yatakhaneye gidip kâğıt oynayamıyorsun. Nasıl hissederdin kendini o zaman? Düşün ki bütün gün burada oturup kitap okumak zorundasın. Hava kararana kadar at nalı oynayabilirsin tabii, ama sonra işte buraya gelip kitap okumaktan başka yapacak bir şeyin yok. Kitaplar işe yaramıyor. İnsanın yanında olacak birine ihtiyacı var." Inlemeyi andıran bir sesle devam etti: "Insan yanında biri olmazsa delirir. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında olsun." Ağlamaya başladı. "Sana bir şey diyeyim mi? İnsan çok uzun süre yalnız kaldı mı hastalanır, yalnızlıktan hastalanır."
Sayfa 80 - İletişimKitabı okudu
Kur'an okunuyor, elbet okunacak. Evlerde camilerde kitaplıklarda elbet okunacak ama 3-5 kişi çıkar öbürlerini de okumak isterse bırakın okusunlar. Kur'an'ı aşağılamak için değil bilgi edinmek içindir bu.İçinde ne var ne yok bilmek içindir, bilip düşünmek içindir. Bu nedenle benim İncili, Tevrat'ı da kitaplıkta bulundurmam gerekir.Bütün dinlerin kitabını bir arada okuyup karşılaştırma yapmazsa insan nasıl aydınlanır. O zaman alttan alta dedikodular başladı:Bak bak, kitaplığa İncil soktu Tevrat soktu...
Seçilen her şeye karşılık yapılabilecek diğer şeyler yitirilir. Buna seçmenin maliyeti diyebiliriz. Yani şiiri, şiire yolculuğu seçtiğinizde, tam bir seçim olmalıdır bu. Dibine kadar adanmalısınız şiire. Ancak o zaman yazacağınız şiirler, en çok şiir olacaktır. Çiçek kitapları okumalısınız. Durmadan sözlük, atasözleri ve deyimler sözlüğü okumak durmumdasınız. Hiç gerekmiyor gibi görünse de resim, heykel, mimari, müzik, dans… bilmelisiniz. Jeolojiden, coğrafyadan, sporun her türünden, zoolojiden, botanikten… haberdar olmanızı gerektirir şiir. Bütün bunların yapılabilmesi için kendini parçalamak durumunda kalır şair. Şiir yazmak edimini, İlhan Berk’in cehenneme benzetmesinin nedeni de budur. Bir düşünün, onca şeyi yapmayı göze almak, insanı şiire götürür; ama o çok çekici olan sıradan yaşantının da dışında tutar hep. Asıl olan bunu başarabilmekte.
Sayfa 39 - İkaros YayınlarıKitabı okudu
"Kitap okuyacak vaktim yok ki."
"Nasıl, vaktiniz mi yok? Ne iş yapıyorsunuz?" "Zaten çok okudum ben." Kütüphaneci bütün dünya altüst olsa bile ona yardım edebilecek duyarlı, yumuşak biri gibi göründü gözüne. İçgüdüleri, onunla dost olabileceğini söylüyordu. Onu fethetmek zorundaydı. "... Ama daha da okumak istiyorum," diye ekledi Maria. "Rica etsem, kitap seçmeme yardım eder misiniz?"
Reklam
Filozof Mortimer Adler'in kaleme aldığı Kitapları Nasıl Okumalı kitabında"Bir kitabı okumak kolaysa,dil alışkanlıklarınıza ve düşünce biçimlerinize güzelce uyuyorsa,o kitap sizi muhtemelen pek geliştirmez.Eğlenceli olabilir ama anlayışınızı ilerletmez.Esaslı olan,zor okunan kitaptır.Tırmık kullanmak kolaydır sonuçta elinde kalan yapraklardır.Kazmak ise zordur ama sonunda elmas bulabilirsin.
Sayfa 130Kitabı okudu
Bunların son mutlu anlarımız olduğunu bilerek okumak koyarmış insana
"Kendini kıskandın!" Daha çok güldüm. Biraz sonra yüzünün alacağı ifadeyi görmek için ölüyordum. "Kendini öldürmek istedin resmen!" Etkilendiğim ve bana yolu gösteren o kişi yine sendin. "Ne?" Anlamaya çalıştı, başını biraz yatırdı, anlamaya başladı, gözlerini açtı, durumu idrak etti ve kaşlarını çattı. Dudakları bir şey söylemek için açıldı ama söyleyebileceği hiçbir şey yoktu. İşaret parmağını kaldırdı ama eli de havada kaldı ve dudaklarını birbirine bastırıp pes etti. "Ceset!" dedim üzerine biraz daha su sıçratarak. "Bana bir kez daha onu savun kalp nasıl sökülür göstereyim." Daha önceki sözlerini taklit ederek, alay ede ede başımı iki yana salladım.
Sayfa 291 - Nova-DarenKitabı okudu
Her birimiz bu zamanda yaşayan bir insan olmanın nasıl bir şey olduğuna dair ufak bir deneyim edinebiliyoruz, diyor Raymond, ama kurmaca okuduğumuzda diğer insanların deneyimlerinin iç yüzünü görebiliyoruz. Romanı elinizden bıraktığınızda kaybolup giden bir şey de değil bu. Sonrasında gerçek dünyadan biriyle karşılaştığınızda o insan gibi olmanın nasıl bir şey olduğunu kafanızda daha iyi canlandırabiliyorsunuz. Olgusal bir açıklama okumak sizi daha bilgili kılabilir, ama olgusal açıklamalar bu empati artırma etkisine sahip değil.
Jeremy kanepede Clarissa'nın yanına oturdu. "Evet, şimdi söyle bakalım, Clarissa," dedi gülümseyerek. "Şu Herzoslovakia Başbakanı konusu ne?" Clarissa onu saf masum bakışlarla süzdü. "Ne olmuş ona?" Sonrasında Jeremy parmağını genç kadına doğru sallayarak ağır ağır, net ve anlaşılır bir biçimde açıkladı. "Üzerinde pardösü ile dört dakika elli üç saniyede tam üç kez bahçe demirine koşup geri döndü, öyle mi?" Clarissa tatlı tatlı gülümsedi. "Herzoslovakia Başbakanı çok tatlı ve değerli bir insan, ama yaşı altmışın üstünde ve korkarım uzun yıllardır hiçbir yere koşarak gitmemiştir. Hatta onun koşabildiğinden bile kuşkum var. "Demek her şeyi sen uydurdun. Zaten söylemişlerdi. İyi de neden?" Clarissa öncesinden daha da tatlı ve içten bir gülümsemeyle, "Nasıl diyeyim, bütün gün yeterince hareket etmemekten, egzersiz yapamamaktan yakınıp durdun," dedi. "Sana bu konuda yardımcı olmanın iyi olacağını düşündüm. Koruda koşuya çıkmanı önermenin doğru olmayacağını biliyordum, bunu yapmayacaktın. Ama konu meydan okumak olunca buna tepkisiz kalmayacağından emindim. Böylece meydan okuyabileceğin birini yarattım."
Sayfa 13
Reklam
Sultan Vahdettin Hain Miydi ?
Tabii ki Sultan Vahdettin “hain” değildi.Çünkü Mustafa Kemal’e para ve gemi vererek Anadolu’ya çıkmasını o sağladı…Sürgünde yoklukla cebelleşirken bile Atatürk ve Cumhuriyet aleyhine tek kelime etmedi, edenleri de huzurundan kovdu…Sürgüne giderken hazineden istediğini alabilecek durumda olmasına rağmen,hakkı olmayan tek kuruşa el uzatmadı,hatta okumak için aldığı kıymetli kitapları bile makbuz mukabili iade ettikten sonra vatandan ayrıldı…Son nefesini verinceye kadar vatanla irtibatını sürdürdü.Seveni çoktu;isteseydi bir isyan başlatabilir,genç cumhuriyeti en azından zor durumda bırakabilirdi.İngilizlerin bu konuda el altından teşvikleri bile olmuştu ama kışkırtmalara kapılmadı.Vatanının selameti,cumhuriyetin muvaffakiyeti için dua etmekle yetindi…Vatandan ayrıldığı zaman padişahlığı kaybetse bile “halife” kimliğini koruyordu.İsteseydi İslam dünyasından her türlü yardımı alabilirdi.İstemedi,tenezzül etmedi halife sıfatını bile kullanmadı.Karar, siyasetçiler tarafından değil,sadece mahkemeler tarafından verilirse geçerlidir.Sultan Vahdettin’in “hain” kararı vermiş tek bir mahkeme yoktur. O şartlarda başka nasıl “ vatansever “ olunur?
Çocukken okumak üzerine
Çocukken okumak neye benzer? Böyle bir okumanın, geri dönebileceğimiz -doludizgin, . aç, sürükleyici- bir yönü var mı? Çocuklu­ğumda okurken anlamak için yanar tutuşur­dum. Çocukken nasıl okuduğumuza dair ye­tişkin zihnimizde canlanan anılar genellikle nostaljinin etkisiyle silikleşir ama benim ço­cukken kitaplara duyduğum gereksinim güç­lü ve önüne geçilmezdi, köstek olunduğun­da tepemin tası atardı. Ailemiz kalabalıktı ve okumak, üç kardeşle yaşamanın getirdiği hafif tertip tımarhaneyi andıran şamatacı panopti­kon ortamında bir mahremiyet alanı yaratı­ yordu: Arabayla ailece yaptığımız yolculuklar aslında nerede olduğumu hiç kimsenin bil­mediği yegane zamandı. Hobbitlerle birlikte karanlık dehlizlerde sürünür, üstüme doğru gelen trenin önünde dururken iç eteğimden yırttığım kırmızı bayrağı sallardım.
Sayfa 13 - Domingo
kızım, sen bir kadın olacaksın
"cinsellik, kimliğimizi kadın ya da erkek olmak olarak kurar.. **** karine: "cinselliğin önemi üzerine sorduğunuz soruyu uzun uzun düşündüm ve çok büyük şeyler bulamadığımı söylemek zorundayım.. bu zevke giden bir yol ama aynı şekilde zevk veren ve bu kadar karmaşık olmayan başka şeyler de var; iyi bir kitap okumak ya da bir paket çikolata yemek mesela.. cinselliğin çiftleri birleştiren şey olduğu söylenir ama aynı zamanda bunu doğru yorumlamak gerekir yoksa daha çok bir gerilim kaynağı olur.. ah hayır, ben gerçekten biraz kayboldum.. eğer cinsel yaşam gerçekten de bir değer hak ediyorsa kendime tüm bunları birbirine nasıl bağlayacağımı soruyorum.."
Sayfa 30 - ayrıntı
1.255 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.