"Bu Sansar Marcus," dedi ekrandaki son resme bakan Sanchez. "Herif öldü adamım. Neredeyse bir yıl oluyor. Elinizdeki bilgileri güncellemiyor musunuz?"
Başka bir fotoğraf.
"Ölü."
Başka bir fotoğraf.
"Ölü."
Ve başka bir fotoğraf.
"Ölü."
"Yalan," diye karşılık verdi Hunter. "Bu adam
hiçbir zaman yalnızlık, kitap ve kalem, bu üç ruhumu, üç hayatımı ve üç dünyamı benden alamaz! o güzel ve yüce yalnızlık sarayım ve bu iki ebedi dostum kitap ve kalem, artık ne istiyorum? dördüncüsü olan özgürlüğe ise ulaşamadım, onu benden aldılar; ama bu üçünü alamazlar. hatta zindana bile girince, bunlar daha çok vefalı oluyorlar, o iki ebedi dostuma ve bu görkemli sarayıma giderdim, o görkemli sarayım ve bu iki sakini tam iki yıldır yolumu gözlüyor, hala da döneceğimi ümit ediyorlar. tam iki yıl! hayır, henüz bir yıl da olmadı, dokuz aydır! dokuz ay mı? on ay mı? ne uzun yıllar geçmiş! ne kadar uzun! olaylar dolu uzun bir ömre benziyor!
SORULAR HAYATTIR fza
.
KONU: güncel
SORU: yıllar sonra biri size gelse ve dese ki" efendim, korona günlerini nasıl bilirdiniz? " ona neler anlatırdınız?
Ve bu günler sizi en çok nasıl etkiledi?
.
LEYLA EROL:
Beni sevdiklerimden dostlarımdan ayırdım Psikolojimi 🤯bozdu temizlik hastası yaptı gerçek Temizlik imandan gelir daha fazlasını
Bu kitabı, koskoca bir adama adadığım için
küçüklerden beni bağışlamalarını dilerim. Ama
önemli bir özürüm var: Şimdiye kadar bu
adamdan daha iyi bir başka dostum olmadı
Su
SU vardı. Başlangıçta sadece SU vardı.
Evvelce gök, ay, güneş, hava, ateş, toprak ve ağaç yoktu; Sadece SU vardı.
SU ebedi başlangıçtı ve ondan önce hiçbir canlı olmadı.
SU, abıhayattır.'
Böyle başlıyordu kitabın 11. Bölümünde yer alan SU kitabı ve devam ediyordu sevgili anlatıcımız anlatmaya.
Buket Uzuner'in Uyumsuz Defne Kaman'ın Maceraları
600.gün... Zamanı tutamıyorum sevgili durduramıyorum. Son günümüzde bana "dursun mu zaman?" demiştin. Dursun artık sevgili, dursun artık, hayır zaman akıp gitmesin. Yarın, dün olsun. Zaman artık geriye aksın istiyorum. Merak etmiyorum geleceği, istemiyorum geleceği. Gözlerimin ışığının sönmesini izlemeyi değil, ışığını geri kazanmasını
Kaybolanları ilmek ilmek buluyorum. Ne tuhaf. Bir döngünün en başına dönmek... Madem başa dönecektim, anlamı neydi bu çemberin? Belki de o çember hiç olmadı? Hep mi köşeler oluşturdum, hiç törpülenmeden?
Hep köşeler oluşturdum, hiç törpülemeden. Hep dinledim, dinlediklerimi sorguladım. Ama hiç soru sormadım. Şimdiyse, zihnimden birkaç saniyeliğine geçip boşlukta kaybolan soruların cevaplarının, gün içinde basitçe karşıma çıktığına şahit oluyorum. Sorular benim sayıklamalarım, gördüğüm cevaplarsa benim rüyalarım mı? Hayır. Nadiren söyleyebildiğim, net bir "hayır". Her ne kadar bazı şeyleri kelimelere dökmek istesem de mahrem kalmalı gibi hissediyorum, "hayır"ın nedenleri gibi..
Hüzünlüyüm. Ve garip ama huzurlu bir hüzün bu..
"Fırtınalar artık diniyor
Ayağa kalkıyorsun, benim dostum,
Daima eve gelen yolu bulacaksın
İçinde var olan yolu"
youtu.be/j2ElRWjLPZU?si=...
"ah, siz mantıklı insanlar!" diye haykırdım gülümseyerek. "tutku! ayyaşlık! delirmek! ama siz ahlaklı insanlar, hiç merhamet duymadan öylece duruyorsunuz! ayyaşları hor görüyor, saçmalayanlardan tiksiniyor, o levili gibi aldırmadan onların yanından geçip diyor,* (kutsal kitap, luka, 10:32) ve o ferisi gibi onlardan biri olmadığınız
[...]
Ömer İncelikli çayından bir yudum aldıktan sonra:
— Sen de duymuşsundur, bir Azeri ateistinin şöyle dediği rivayet edilir: "Men özünü inkar edirem, sen sözünü delil getirisen." Seninki de o hesap. Ben yarışa katılmak istemiyorum, sen derece yapmanın getirilerinden bahsediyorsun. Yarışa girdikten, girmek zorunda olduktan sonra