Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Son Bakış"
National Geographic bu fotoğrafı 2013'ün en iyi fotoğraflarından biri olarak seçmiş. Halt etmiş... Çünkü tüm zamanların en iyi üç-beş fotoğrafından biridir bu. Bu fotoğrafı çeken doğa fotoğrafçısı deklanşöre bastığı o anda gözyaşlarına boğulmuştur. Hayvanın cesareti ve kişiliğinin gücüne hayran kaldığını söyler. Fotoğrafın hikâyesi
KÜLKEDİSİ
Külkedisinin ormanın derinliklerinde kaybolduğunu düşünüyorlardı. Oysa o  kayıp olmamıştı kaybolmayı seçmişti. Ve kimse bunun farkında değildi. Bir gecelik prenses olmak yetmemisti Külkedisine. Ama Külkedisi olduğunu da unutamıyordu... duyguları ile gerçekleri arasına sıkışmışlığın altında eziliyordu yüreği.  Ve bu Külkedisini çok yormuştu. Yorgun yüreği daha fazla kaldıramadı olanları. O yüzden yok olmayı düşündü. Yok olmaya cesareti olmadığı için de kaybolmayı seçti... Prens cam bir ayakkabının peşine düştüğünde onun camdan yüreği paramparça olmuştu. Artık yalnızca hayatı değildi paramparça olan... Onun bu paramparçalığını ne gören vardı nede hisseden... Külkedisinin kaybolmadan, kaybolduğunun farkında bile değillerdi...
Reklam
Cehalet, cüretkârdır!!!
Burada birilerinin ileti ve incelemelerini paylaşarak haklarında atıp tutmak pek huyum değil aslında ama bu sefer durum biraz farklı. Zira mezkur gönderi popüler olmuş ve benim anasayfama kadar düşmüş olduğundan bir kaç kelam etmek üzerime vacip oldu. Özellikle ileti sahibinin yorumumu okuduktan sonra beni engellemiş olması bu yorumumu ve
Cemal Süreya Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa. Şems-i Tebrizi Düzenim bozulur, Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
... Öyle derin yaralarım var ki geçmişimde. Ben her gün acılar içinde yaşıyorum. Ruhumla bir bütün olmuşçasına sanki her gün daha da derine gömülüyorum. Hangi tarafından tutarsam tutayım, yine geçmişe yeniliyorum. Bir saplantı mıdır bu? Ya da artık benden bir parça mı? Benden istediği ne, hiç bilmiyorum. Kaybediyorum, her şeyi, en çokta kendimi. Ruhumu şeytana satmak istiyorum. Sadece o ne derse onu yapmak istiyorum. Bu ağır yükten kurtulmak istiyorum. O kadar derinde saklıyım ki, oraya inmeye cesareti olan yok. ... Kimse benim gibi değil! Olmayanı arıyorum. Yalan, her şey yalan işte, biliyorum. Her şey yalan olmak için var olmuş sanki. Ya da yalanların ve yalancıların toplanma kampı burası. Hiç kimse beni sevmiyor aslında. Herkesin nefret ettiğiyim. Ya benim nefret ettiklerim? Ya her defasında nefretime yenildiklerim? Günler gibi, nefret tohumları ekiyorum toprağıma. Herkesten, her şeyden nefret ediyorum! Haykırıyorum. Yoruluyorum, her geçen gün daha da çok. Ölürcesine yaşıyorum her günü. Yıkık, viran olmuş şehirler gibiyim. Kaybolmuşluğum çok. Ama kalkıp da doğrulamıyorum. Kırık hayallerimin kırıkları batıyor canıma. Kıyıyor, en sevdiğin yanıma. Sen solumdasın. Ama hiçbir şey yolunda değil. Kanıyorum hem de oluk oluk, hepsi sana... 07.08.2020 A.U
Hatta eşine karşı garip bir merhamet hissi duyuyorum. Bu merhamet yüzünden olsa gerek, aralarındaki ilişki biçiminin daha da güçlenmesi için elimden geleni yapmaya uğraşıyorum. Nasıl olsa onunla bir araya gelecek kadar cesaretim de gücüm de yok. Evliligini en iyi ve en mutlu şekilde yaşamasına yardımcı olmaya çalışıyorum. Bir şeyi daha söylemeliyim. Onu evlenmeden önce de tanıyordum ve ona aşık olduğumu o zaman da söylemedim. Bunun acısını ölene dek taşıyacağım. Bunu hakkediyorum çünkü. Ona aşkımı neden söyleyediğime gelince filmlerden aparma bir ifadeyle, onun benimle mutlu olabileceğine inanmıyordum. Yani ona çok yakın olursam zarar vereceğimden korkuyordum. Uzakta durursa aşkımdan zarar görmez. Birlikte yaşanması güç bir adam olarak, dünyası karmaşadan kurtulamayan bir adam olarak, son derece iyi bir aile yaşantısı olan ve fazlasını hakkeden onu, kendime karşı koruyordum. Şu an evli olduğu adamla evlenmesine, birlikte olmasına göz yumdum. Biliyorum ki, bunu istemeseydim asla olmazdı. Ancak düzenli bir hayatı olan, iyi bir işi ve ailesi olan, onu koruyacağından emin olduğum o adamla evlenmesine razı oldum. Bunun aptalca olduğunu biliyorum. Benimle birlikte olmak pahasına her şeye gögüs gereceğinden de eminim. Kendi kendimin korkusu olmuştum. Gittiğim her yere bu belayı taşıyordum. Onu korumam gerekiyordu ve yaptım. Sonuçta müşfik, iyi niyetli, onu seven bir adamla evli. Ama ona olan aşkımdan da emin. Böyle saçma bir durum işte.... Bu hiç kolay olmadı. Hem de hiç.... Onu kaybettiğim için kendimi affetmedim. Bunun için yeterli gücü ve cesareti bulamadığımdan kendi mi hiç affetmedim. Sürekli cezalandırdım kendimi bu yüzden.
Tarık Tufan
Tarık Tufan
Reklam
ASR-I SAADETTEN BİR GENÇ PORTRESİ: MUSA’B B. UMEYR
Takvim yaprakları miladi 610 yılını gösterirken Musab bin Umeyr 25 yaşlarındaydı.İslam Mekke’de yavaş yavaş yayılmaya başladığında; Mekke’nin en zarif,en kibar ve en yakışıklı delikanlısı da duymuştu bu daveti... Musab üç erkek kardeşinin en küçüğü, en nazlısı, annesinin göz bebeğiydi.En güzel elbiseleri, ayakkabıları o giyinir, en güzel
Sonra birşeyler kırılıyor içinde , birşeyler dağalıyor. Tekrar toparlayacak cesareti bulamıyorsun kendinde. Öyle yorgun oluyorsun, öyle bitkin. Çünkü daha önce aynı şeyleri yaşadın, aynı şeyleri yaptın. Senin düzelttiğin, toparladığın yerleri birileri gelip darmadağın etti. Üstelik eskiden daha güzel olacağına inandığın halde. İşte bu yüzden birine güvenmek , birine inanmak aşık olmak kadar zordur...
718 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.