Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Son Bakış"
National Geographic bu fotoğrafı 2013'ün en iyi fotoğraflarından biri olarak seçmiş. Halt etmiş... Çünkü tüm zamanların en iyi üç-beş fotoğrafından biridir bu. Bu fotoğrafı çeken doğa fotoğrafçısı deklanşöre bastığı o anda gözyaşlarına boğulmuştur. Hayvanın cesareti ve kişiliğinin gücüne hayran kaldığını söyler. Fotoğrafın hikâyesi
Cehalet, cüretkârdır!!!
Burada birilerinin ileti ve incelemelerini paylaşarak haklarında atıp tutmak pek huyum değil aslında ama bu sefer durum biraz farklı. Zira mezkur gönderi popüler olmuş ve benim anasayfama kadar düşmüş olduğundan bir kaç kelam etmek üzerime vacip oldu. Özellikle ileti sahibinin yorumumu okuduktan sonra beni engellemiş olması bu yorumumu ve
Reklam
KÜLKEDİSİ
Külkedisinin ormanın derinliklerinde kaybolduğunu düşünüyorlardı. Oysa o  kayıp olmamıştı kaybolmayı seçmişti. Ve kimse bunun farkında değildi. Bir gecelik prenses olmak yetmemisti Külkedisine. Ama Külkedisi olduğunu da unutamıyordu... duyguları ile gerçekleri arasına sıkışmışlığın altında eziliyordu yüreği.  Ve bu Külkedisini çok yormuştu. Yorgun yüreği daha fazla kaldıramadı olanları. O yüzden yok olmayı düşündü. Yok olmaya cesareti olmadığı için de kaybolmayı seçti... Prens cam bir ayakkabının peşine düştüğünde onun camdan yüreği paramparça olmuştu. Artık yalnızca hayatı değildi paramparça olan... Onun bu paramparçalığını ne gören vardı nede hisseden... Külkedisinin kaybolmadan, kaybolduğunun farkında bile değillerdi...
ASR-I SAADETTEN BİR GENÇ PORTRESİ: MUSA’B B. UMEYR
Takvim yaprakları miladi 610 yılını gösterirken Musab bin Umeyr 25 yaşlarındaydı.İslam Mekke’de yavaş yavaş yayılmaya başladığında; Mekke’nin en zarif,en kibar ve en yakışıklı delikanlısı da duymuştu bu daveti... Musab üç erkek kardeşinin en küçüğü, en nazlısı, annesinin göz bebeğiydi.En güzel elbiseleri, ayakkabıları o giyinir, en güzel
Sonra birşeyler kırılıyor içinde , birşeyler dağalıyor. Tekrar toparlayacak cesareti bulamıyorsun kendinde. Öyle yorgun oluyorsun, öyle bitkin. Çünkü daha önce aynı şeyleri yaşadın, aynı şeyleri yaptın. Senin düzelttiğin, toparladığın yerleri birileri gelip darmadağın etti. Üstelik eskiden daha güzel olacağına inandığın halde. İşte bu yüzden birine güvenmek , birine inanmak aşık olmak kadar zordur...
... Öyle derin yaralarım var ki geçmişimde. Ben her gün acılar içinde yaşıyorum. Ruhumla bir bütün olmuşçasına sanki her gün daha da derine gömülüyorum. Hangi tarafından tutarsam tutayım, yine geçmişe yeniliyorum. Bir saplantı mıdır bu? Ya da artık benden bir parça mı? Benden istediği ne, hiç bilmiyorum. Kaybediyorum, her şeyi, en çokta kendimi. Ruhumu şeytana satmak istiyorum. Sadece o ne derse onu yapmak istiyorum. Bu ağır yükten kurtulmak istiyorum. O kadar derinde saklıyım ki, oraya inmeye cesareti olan yok. ... Kimse benim gibi değil! Olmayanı arıyorum. Yalan, her şey yalan işte, biliyorum. Her şey yalan olmak için var olmuş sanki. Ya da yalanların ve yalancıların toplanma kampı burası. Hiç kimse beni sevmiyor aslında. Herkesin nefret ettiğiyim. Ya benim nefret ettiklerim? Ya her defasında nefretime yenildiklerim? Günler gibi, nefret tohumları ekiyorum toprağıma. Herkesten, her şeyden nefret ediyorum! Haykırıyorum. Yoruluyorum, her geçen gün daha da çok. Ölürcesine yaşıyorum her günü. Yıkık, viran olmuş şehirler gibiyim. Kaybolmuşluğum çok. Ama kalkıp da doğrulamıyorum. Kırık hayallerimin kırıkları batıyor canıma. Kıyıyor, en sevdiğin yanıma. Sen solumdasın. Ama hiçbir şey yolunda değil. Kanıyorum hem de oluk oluk, hepsi sana... 07.08.2020 A.U
Reklam
Hatta eşine karşı garip bir merhamet hissi duyuyorum. Bu merhamet yüzünden olsa gerek, aralarındaki ilişki biçiminin daha da güçlenmesi için elimden geleni yapmaya uğraşıyorum. Nasıl olsa onunla bir araya gelecek kadar cesaretim de gücüm de yok. Evliligini en iyi ve en mutlu şekilde yaşamasına yardımcı olmaya çalışıyorum. Bir şeyi daha söylemeliyim. Onu evlenmeden önce de tanıyordum ve ona aşık olduğumu o zaman da söylemedim. Bunun acısını ölene dek taşıyacağım. Bunu hakkediyorum çünkü. Ona aşkımı neden söyleyediğime gelince filmlerden aparma bir ifadeyle, onun benimle mutlu olabileceğine inanmıyordum. Yani ona çok yakın olursam zarar vereceğimden korkuyordum. Uzakta durursa aşkımdan zarar görmez. Birlikte yaşanması güç bir adam olarak, dünyası karmaşadan kurtulamayan bir adam olarak, son derece iyi bir aile yaşantısı olan ve fazlasını hakkeden onu, kendime karşı koruyordum. Şu an evli olduğu adamla evlenmesine, birlikte olmasına göz yumdum. Biliyorum ki, bunu istemeseydim asla olmazdı. Ancak düzenli bir hayatı olan, iyi bir işi ve ailesi olan, onu koruyacağından emin olduğum o adamla evlenmesine razı oldum. Bunun aptalca olduğunu biliyorum. Benimle birlikte olmak pahasına her şeye gögüs gereceğinden de eminim. Kendi kendimin korkusu olmuştum. Gittiğim her yere bu belayı taşıyordum. Onu korumam gerekiyordu ve yaptım. Sonuçta müşfik, iyi niyetli, onu seven bir adamla evli. Ama ona olan aşkımdan da emin. Böyle saçma bir durum işte.... Bu hiç kolay olmadı. Hem de hiç.... Onu kaybettiğim için kendimi affetmedim. Bunun için yeterli gücü ve cesareti bulamadığımdan kendi mi hiç affetmedim. Sürekli cezalandırdım kendimi bu yüzden.
Tarık Tufan
Tarık Tufan
Cesaret edip okuyan var mı bakalım
Yaş 25 evlilik zamanı geldi geçti derken annem açtı yu...va kurma konusunu. Saliha bir kız olsun gerisi gelir diye düşünüyordum. Yakın bir akrabamızdan haber geldi. Komşuları çok dindarmış, kızlarının ailesinden dahada dine bağlı olduğunu duyunca sevindim. Gittik bir görelim görüşelim dedim.Ilk ailesiyle konuştum... Hatta ben konuşmadım
Cemal Süreya Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa. Şems-i Tebrizi Düzenim bozulur, Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
Tanrım Merhaba Yoksa selamün aleyküm mi demeliydim? Bir mektup yazmak için elime bir kağıt kalem aldım. Mektubu kime göndereceğimi bilmiyordum. Herhangi birine olanları anlatmak istedim sadece. Sen derdini kime anlatırsın Tanrım?! Düşünüp durdum; beni seven birine mi göndersem yoksa sevdiğim birine mi? Beni terkeden birine mi göndersem yoksa
Reklam
İyi haftasonları Geçen gün
Murat Ç
Murat Ç
'nin, geçen gün Ç News'de yaptığı paylaşımdan Kayıp Rıhtım dergisi/sitesinin öykü seçkilerinden haberdar oldum. Oldukça güzel bir çalışma- verilen bir konu üzerinde ay boyunca okurlar tarafından yazılan hikayeler – kurallara aykırı değilse- ay sonunda sitede paylaşılıyor. 2009'dan beri
Sinekkuşu ya da Rüzgar Olmak
Sıkıntıyla kıpırdanıyordu olduğu yerde adam. İlk defa böyle bir yere gelmişti. Çok izlemişti dizilerde, filmlerde. Ama nasıl olacağını bilmiyordu gerçekten bu işin Türkiye'de. Her şeyimizle özenti bir ülkeyiz diye düşündü, psikologlarımız neden farklı olacak ki. Irvin Yalom kitaplarını hatırladı. Yo Divan'ı değil, o son dönemde yazdığı
Kitabı okudukça kitabın isminin ne kadar güzel olduğunu anladım
Olmak Cesareti
Olmak Cesareti
Kemal Sayar beyefendi yine kendine has üslubu ile kaleme almış ve içinde hayattan bir çok şey barındırıyor, ağırlıklı olarak da kendiliğimizle ve biz olmamızla ilgili bölümler yer alıyor. Kitabı okurken hayatınıza ve kendinize göz atarsanız eğer, yazarın kitapta bahsettiği gibi bundan kaçmak yerine kendinizle yüzleşmeye başlarsanız aslında günlük hayatın karmaşası içinde ne kadar çok şeyi gözden kaçırdığınızı anlıyorsunuz. Olmak Cesareti, ilk olarak 2013 yılında yayınlanmış ve elimdeki baski 2016 Haziran'da da genişletilerek Kapı Yayınları tarafından basılmış.
Kendime öğütler
Kendime öğütler 1- Dürüst olmak, herkese hakkı neyse onu vermek ve her daim en iyi versiyonun olmaya çalışmak üç ana yaşam kriterin olmalıdır. 2- Güçlü sınırların olsun ve bunları her zaman koru. Sınırların kişiliğini ve karakterini ortaya döken yegane olgularındır. Kişiliğini anlattıkların değil, sınırların oluşturur. 3- İyi biri ol; ama asla iyi
718 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.