Bugünün insanı bir çok açıdan barbarlık dönemlerindeki kişilerden üstün olduğu hâlde, aklın ve bilginin gösterdiği yoldan gitmeye bir türlü alışamamış, aklın yolunu kullanmayı öğrenememiştir.
Eskiden insanlar hak için kan dökerler, bu yüzden birbirlerini rahatça öldürürlerdi. Çağımızdaysa, insan öldürmek suç sayıldığı hâlde yine de cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor.
Dünyadaki birçok kötülük, daha cüretle söyleyeyim, dünyanın bütün kötülükleri, bizi, bilgisizliğimizi açığa vurmaktan kaçınmayan, reddedemediğimiz şeyi kabul etmeye alıştırmalarından kaynaklanıyor. Her şeyden bilmişçe ve keskinlikle söz ediyoruz.
İnsanın doğuşunu görmekten herkes kaçar, ama ölümünü görmeye hep koşa koşa gideriz. İnsanı öldürmek için gün ışığında, geniş meydanlar ararız; ama onu yaratmak için karanlık köşelere gizleniriz.
Bazen hayat bizi öyle kişilerle karşılaştırır ki, hiç tanımadığımız insanlar ilk görüşte dikkatimizi çeker. Kanımız kaynar, bir şeyler mıknatıs gibi bizi çeker onlara.
Ey boş kafa tası, karşımda niçin öyle sırıtıyorsun? Yoksa senin beyninin de aynen benimki gibi, bir zamanlar, günün aydınlığını aradığını ama akşam karanlığında, yine aynı heves içinde olmakla birlikte yolunu sapıttığını mı söylemek istiyorsun?
Gözlerinde karanlık bir nefret okunuyordu, bana bile öyle bakıyordu. İnsan umudunun bir kısmını kaybederse üzgün görünür ama tamamen umutsuz kalınca, böyle olur.