Bizi zayıf düşüren, sulu gözlü kılan vicdanımızla mücadele ediyor olmalı. Tabii ya neden daha önce anlayamamış bunu. Şefkat, acıma, merhamet; bü ya neden daha önce anlayamamış bunu. Şefkat, acıma, merhamet; bü tün bunlar zayıflığımızdan türüyor. Korkumuzdan. Korkumuz da ölümlülüğümüzden. İnsan türü ölümlülüğü yüzünden zayıfmış Tanrı karşısında. Lanetlenmiş bir soy gibi algılıyormuş kendini, kolektif bi l inçdışında. Şimdi de iyilikle, yufka yüreklilikle affettirmeye çalışı yormuş kendini. Dinler iyi anlamışlar doğrusu bu zaafı, oya oya kul lanıyorlarmış. Ölüm. Yahu erkek olacaksın erkek. Ölümden öte köy var mı? Ne bu sulu gözlülük, bağışlanma çabası, yakarı ş. İnsanın Tan rı ve kadın karşısında nasıl da küçük düştüğünü iyi görmüş Nietzsche. Artık zayıflığa, af d ilemeye yer yok hayatında. "Evet Tanrı, kadın ve çocuk... " Çocuk? Durdu. Gözleri doldu zavallının. Süngüsü düştü. Bell i ki küçük kızı geldi gözünün önüne. "Benim zaafım baba olmam," diyor, "sevmem. Sevgi nasıl da zayıf düşürüyor insanı."