Şuana kadar okuduğum kitaplar içinde en beğendiğim alıntılardan biri ile başlamak istiyorum incelememe.
"isteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğimi fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiilerin daimi bir mesulünü bulmuştum: buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün
Herkese Merhabalar,
Yıllar önce filmlerini ( birkaç farklı uyarlaması bulunuyor.) izlemiş ve o çocuk aklımla kafamda, Aliye Öğretmenin başına gelenlere çok üzüldüğümü hatırlıyorum. Birkaç defa kitabını da okumak istemiştim ancak yeni okuyup bitirmek nasip oldu.
Kitabı bitirdim ama o gerici, yobaz ve din kisvesi altında bilinçsiz cahil halkı
Biz,genç kuşak ana babalarımızın yaptığı gibi toplumdaki kötülükler konusunda suskun kalmamaya ve bu kötülüklere asla katilmamaya karar verdik. Ana babalarımizdan nefret ediyorduk, çünkü onlar geçmişlerini asla temizleyemeyen eski Nazilerdi.
Gülerek ve saçını arkaya atarak bir kağıda gerçek adını ve adresini yazıyor. Bana bir uçağı bombaladığını itiraf ederken gülmesi tuhaf geliyor- karatahtaya kaba sözcükler yazarken yakalanmış on yaşındaki bir çocuk gibi- fakat sorgucular gülmenin Korelilerin büyük utanç ve pişmanlık gösterme yolu olduğunu açıkladılar. Tuhaf fakat doğru; Güney Kore'de yaşayan Batılı bir arkadaşım bana,kızı bir kazada ağır bir şekilde yaralandığı zaman babasının kahkahadan kırıldığını anlattı.
Ergin çağına geldiği halde benliğindeki özgürlük ikileminin sancısını çeken günümüz modern kadını bu bunalımdan nasıl anlamlı bir varoluş pratiğine varır? Kitabın ana teması bu soru etrafında şekilleniyor ve yazarın kendi hayatından verdiği örneklerle hem müthiş bir özeleştiri, hem de çarpıcı bir itiraf niteliği taşıyor.
“Keseli hayvanlar gibi,
“Faşistlerle savaşmaya karar verdiği ana kadar hiç pantolon giymemiş İspanyol kadınının elinde revolveriyle çekilmiş fotoğrafı neden Che'ninkiler kadar bilinmez? Faşistlerle karşılaşana kadar kocasının sözünden, köyünün sınırlarından hiç çıkmamış İtalyan kadınının yeraltı barikatlarında onlarca erkekle birarada nasıl uyuduğunu kim merak eder? ‘Onlar mezbahaya giden koyunlar gibiydiler’ resmi tarih yutturmalarının bir işe yaramadığı Yahudi direnişindeki kadınlar peki! O dindar, masum, şiddet karşıtı düşüncelerle büyümüş Yahudi kadınları! Neden 'getto harekatı' SS tugayı komutanı Jurgen Stroop ‘Önce Kadınları Vurun!’ diye emretmişti askerlerine. Çünkü bu kadınlar yakalandıklarında çoğu kez kendi yapakları bombaları bellerine bağlayarak hem kendilerini hem Alman askerlerini havaya uçuruyorlardı. Çünkü İngiliz gizli örgütü şefi şöyle diyordu: ‘Hayatim seven herkes için önce kadınları vurmak çok akıllıca bir düşüncedir.’ Çünkü onlar kadınların kararlılıklarından, cesaretlerinden korkuyorlardı.”
Cumhuriyetçi harekete nasıl girdiğini açıkladı; genç yaşta adaletsizliğin farkına varmak ; evin çevresindeki yollarda askerleri görmek; tacizden iğrenmek- bütün bunlar onun savaşmak istemesini sağladı.
1983'te çok sayıda evlilik bürosuna da bomba attılar. Bürolar Alman erkeklerine Tayland'a bir tatil balayı paketi reklamı yapıyorlardı.: " Yüzlerce genç, güzel kizın doğru kocayı beklediği Tayland'a gelin."
Genel olarak kadınların erkeklerden muhtemelen " daha insancıl " olduğunu, çünkü kadınların daha sevecen olduğunu düşünüyordu.
Birinci olarak evde şiddet vardı." Bundan nefret ediyorum. Her tür kişisel şiddetin kullanımından iğreniyorum. Çocuklarıma asla vurmadım. İster evde ister kurumsal olarak fiziksel cezalandıranın şiddetle karşısındayım ve elbette kadınlara yönelik şiddetin de karşısındayım. Çocuklara vurma dövmenin özellikle Batı toplumlarında benimsenmesinden nefret ediyorum.
Belki dışarı çıktığımda bir tecavüz merkezinde danışmanlık yaparim.Yalnizca " Ben bir kadınım "demenin ve sonra ezilen kadınlar için hiçbir şey yapmamanin yeterli olduğuna inanmıyorum.
Ya erkekler diye sordum. Ne de olsa gözaltına alınmamış binlerce erkek var. Nadie kıkırdadı." Otuzbeş yaşlarındaki erkekler işin içinde değil. Korkuyorlar ve sorumlulukları var. Politikadan söz etmeyi hoşlanıyorlar, fakat eylemde kötüler."