Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Politikacıların kitap okumaya zamanlarının olmadığını ya da çok az okuyabildiklerini gözlemlemek mümkün. Zamanlarının çoğu, günlük haberlerin kendilerine özetlenmesi ve aldıkları bilgilere reaksiyon vermeleri ile geçiyor.
1944 yılında, Alaska'da 300 km2'lik St. Matthew adasına 29 adet rengeyiği salıverildi. Adada onları avlayan bir tür olmadığından bu rengeyikleri sakin bir yaşam sürmekteydiler. Öyle hızla çoğaldılar ki , 1963 yılında 6000'den fazla olmuşlardı. Bir yandan ada, hayvanların fazla otlaması nedeniyle çölleşmeye başlamıştı. Otlaklar kendilerini yenileyemez olmuştu. Nesilleri arttıkça geyikler yeterince beslenemedi ve 1964 kışı çok soğuk geçince telef oldular. Gruplar halinde iskeletleri kaldı geriye . Kırk bir dişi ve bir steril erkek hayatta kaldı; onlar da birkaç yıl içinde ölünce adadaki geyik nesli tükendi.
Reklam
Dünyanın sorunlarına basit bir çözüm vardır; bu da dünya nüfusunu dondurmak ya da azaltmaktır. Birleşmiş Milletler güzel bir slogan seçmiş : "Everyone counts" . Anlamı "her kişi sayılır" dan, "her birey önemlidir"e kadar uzanan bir slogan. Çok da yerinde!
Urla Adaları ve Ege Denizi'ne bakarak, doğası gereği sapma gösteren bu satırları yazarken, dünya nüfusu her yıl yaklaşık 70 milyon kadar artıyor. Yani yılda iki Kanada ve bir Avustralya nüfusu insanların arasına karışıyor.
Diğer bir deyişle, kişinin olaylara bakış açısı ; yaşadığı ortama, yaşına, sağlık ve zenginlik durumuna ve deneyimlerinin bütününe bağlı olarak "sapma" göstermektedir.
Sağlıklı bir kişi , hasta bir kişiyle empati kurabilir ancak tam anlayamaz. Zengin, fakirden farklı bakış açısına sahiptir. Bu düşünce yönünü izlersek, her insan da zamanla değişeceğinden, hiçbir an iki ayrı insanın algıladıklarının da aynı olamayacağı sonucuna varırız.
Reklam
- Kadının kıskançlığıyla erkeğin kıskançlığı birbirine benzemez, bize en çok acı çektiren şeyi bir kadın sezemez. +Neden? - Neden mi? Sahip oluşun o anlamsız ve cömert azgınlığı, erkeğin kendine hak edindiği o eskil içgüdü kadının kanında, elinde yoktur da ondan. Erkek, yaratığını bütünüyle tanrıdır. Çok eski yüzyıllardan beri, kadın paylaşmaya alışmıştır. Doğduğumuz günde bile öylesine yaşlıydık ki! Bir kadın için kıskançlık, onur kırıklığından başka bir şey değildir. Erkekteyse ruhsal acı gibi derin, bedensel acı gibi sürekli, büyük bir işkencedir. Neden diye soruyorsun. Çünkü boyun eğişime, saygıma karşın, bana verdiğin korkuya karşın, sen maddesin, ben düşünceyim; sen nesnesin, ben ruhum; sen kilsin, ben sanatçıyım. Yakınma. Çelenklerle kuşaklanmış, yuvarlak vazonun yanında, basit ve kaba çömlekçi nedir ki? Vazo sakin ve güzeldir, çömlekçi zavallıdır. Erkek kendi kendini yer, ister, acı çeker, istemek acı çekmektir çünkü. Evet, kıskancım. Kıskançlığımda neler bulunduğunu biliyorum. Onu incelediğim zaman, içinde soyumdan gelme önyargılar, bir vahşi gururu, hastalık derecesinde bir duyarlık, bir hayvan şiddeti, acımasız bir zayıflık, yaşamın, dünyanın yasalarına karşı budalaca ve kötü bir başkaldırış buluyorum.
Sayfa 189 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Kadının kıskançlığıyla erkeğin kıskançlığı birbirine benzemez, bize en çok acı çektiren şeyi bir kadın sezemez." "Bunu bilmiyordum. Neden?" "Neden mi? Sahip oluşun o anlamsız ve cömert azgınlığı, erkeğin kendine hak edindiği o eskil içgüdü kadının kanında, elinde yoktur da ondan. Erkek, yaratığını bütünüyle isteyen tanrıdır. Çok eski yüzyıllardan beri, kadın paylaşmaya alışmıştır. Tutkularımızı geçmiş, karanlık geçmiş sınırlar. Doğduğumuz günde bile öylesine yaşlıydık ki! Bir kadın için kıskançlık, onur kırıklığından başka bir şey değildir. Erkekteyse ruhsal acı gibi derin, bedensel acı gibi sürekli, büyük bir işkencedir. Neden diye soruyorsun. Çünkü boyun eğişime, saygıma karşın, bana verdiğin korkuya karşın, sen maddesin, ben düşünceyim; sen nesnesin, ben ruhum; sen kilsin, ben sanatçıyım. Yo! Yakınma. Çelenklerle kuşaklanmış, yuvarlak vazonun yanında, basit ve kaba çömlekçi nedir ki? Vazo sakin ve güzeldir. Çömlekçi zavallıdır. Erkek kendi kendini yer, ister, acı çeker, istemek acı çekmektir çünkü. Evet, kıskancım. Kıskançlığımda neler bulunduğunu biliyorum. Onu incelediğim zaman, içinde soyumdan gelme önyargılar, bir vahşi gururu, hastalık derecesinde bir duyarlık, bir hayvan şiddeti, acımasız bir zayıflık, yaşamın, dünyanın yasalarına karşı budalaca ve kötü bir başkaldırış buluyorum. Ama onun ne olduğunu bilmem boşuna: Var ve beni altüst ediyor. Ben yuttuğu asidin özelliklerini inceleyerek hangi bazlarla birleştiğini, hangi tuzları oluşturduğunu bilen bir kimyagerim. Bu arada asit kimyageri yakmaktadır, kemiklerine kadar da yakacaktır."
184 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 saatte okudu
Bazı kitaplar kendine çağırır insanı.Bu kitabı rafta gördüğüm zaman kitabın ismindeki "sadece" kelimesi ilgimi çekmişti. İsmi "Sarılıp uyuyacağız." olsa belki de bakar geçerdim.Ve iyiki öyle olmamış. Eğer klasik bir aşk hikayesi diye düşünüyorsanız , vazgeçin boyle düşünmekten. Gerçi klasik aşk hikayeleri de güzeldir, güzel bakarsanız. Kitap; çocuk olmaya , baba olamamaya, kadın olmaya çalışmaya ,hayatta kalmaya çalışmaya, ölüme giderken başkalarına iz bırakmaya çalışmaya ve daha bir sürü konuya değiniyor. Bazen başımıza gelen kötü dediğimiz , şanssızlık dediğimiz kötü olaylar , kişiler aslında bizi güzel olana, mutluluk verecek olan taşır. Başımıza gelmiş olanlara yanmak yerine bir şekilde zor da olsa yola devam etmeye gönüllü olduğumuz da, yolda yürümeye başladığımız da görürüz ki yaşananların bir sebebi varmış. Belki de en önemli vurgu kitapta önyargıdır.İnsan olarak ne yazikki çoğu zaman önyargıların pençesine düşüyoruz. Yapabilsek de düşmesek dünya ne güzel bir yer olurdu. Önyargıları bir kenara bırakın ve biri gelip size derse ki "Sadece Sarılıp Uyuyacağız" bu ne diyor böyle demek yerine acaba ne diyor diye düşünün. Dedim yaa önyargı diye bazen çok bilmek de insana küstahça bir önyargı veriyor.Dikkat etmek lazım. Eğer ki düşünmeye başladıysanız çoktan önyargılar mağlup oldu demektir. Kendinizi kutlayın.
Sadece Sarılıp Uyuyacağız
Sadece Sarılıp UyuyacağızMerryliss Taylor · Lovely · 2019454 okunma
~ Pencereden gördüğümüz gece, dışarıdaki katı gerçekliğin çizgilerini muğlaklaştırır. Karanlıkta hiçbir şey birbirinden kesin sınırlarla ayrılmaz. Siyah ve beyaz ortadan kalkar. Kesin yargılara varamaz insan. Gün ışığında insan tüm cevapları bildiğini ve her şeyi olduğu gibi görebildiğini zanneder. Oysa gökyüzü karardığında, önyargılar yumuşar,
Panama YayınlarıKitabı okudu
Reklam
480 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
33 saatte okudu
Emma annesini küçükken kaybetmiş. Ablasının yaptığı evlilik neticesinde Hartfielf malikenesinin hanımı olmuştur. Zengin, şımarık ve kibirli olmasina rağmen oldukca zeki, eğitimli ve güzeldir. Anlatilan 19.yy zamanımızdan pek de farklı değil önyargılar ve erkek egemenliğin hakim olduğu bir toplum açısından ancak o zamanlarda ki nezaketide gözardı etmemek gerekir. Dikbaşlılığı kibirliliği ve önyargılari ile başkalarını mutsuz ettiğinin farkına varmasına sebep olan Bay Knightley ile evliliğe doğru adım adım ilerlerken köyde yaşanan kadın erkek ve toplum ilişkileri içinde kaybolacaksınız. Keyifli okumalar.
Emma
EmmaJane Austen · Karbon Kitaplar · 202010,1bin okunma
İnsanlar geleceğe yönelik yaşarlar ; ancak doğaları yalnızca geçmişlerini anlamalarına elverişlidir.
44 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.