Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Odalar birbirinden öyle farklıdır ki; sakin olabilirler ya da gürültülü; denize bakarlar ya da tam tersi, bir hapishanenin avlusuna; yıkanmış çamaşırlar asılı olabilir; ya da opal kumaşlar ve ipekler canlandırır içlerini; at kılı kadar sert ya da tüy gibi yumuşaktırlar – kadınlığın bu aşırı karmaşık gücünün insanın suratına çarpması için herhangi bir sokaktaki herhangi bir odaya girmek yeterlidir. Zaten başka türlü olabilir mi? Çünkü kadınlar milyonlarca yıldır evlerinin içinde oturdular, artık onların yaratıcılıkları o evlerin duvarlarını delmiştir, bu güç tuğlaların ve harcın kapasitesini öylesine zorlamıştır ki, artık kalemlere ve fırçalara, iş hayatına ve politikaya yönelmek ihtiyacındadır."
Okuma günlüğü #1
Lux serisinin 2.kitabı olan Oniks'i bugün bitirmiş bulunmaktayım. O serinin 3.kitabı Opal'e hemen başlamıcam çünkü Oniks'i çok sevemedim nedenlerini profilimde kitap incelemeleri kısmında bulabilirsiniz. Onun dışında yazmam gereken bir kitap incelemesi var onun adıysa Sodom ve Gomore (Yakup Kadri Karaosmanoğlu'un) 130.sayfasındayım ondan bugünlük hedefim 150-160.sayfayı geçmek. Bu kitabın yanına ise yeni okumaya başlamama rağmen çok sevmeme vesile olan Gölgeler (Jessica Verday 'ın) onu okucam şu an onda 160'dayım. Bugünlük onda hedefim ya bitiririm ya da yarısını net geçerim çünkü kitabın dili ve puntoları büyük olduğundan çok kolay okunuyor birde ana erkek karakter çok tatlı hi hi hi Bu iki kitabım inş. biterse eğer Karanlığım Şehri 2'ye devam etmek istiyorum onu çok sık okumuyorum çünkü daha 3.kitabı çıkmadı ve fiyat konusunda endişeliyim (kitaplar acayip pahalılar). Düş kefenine başlamayı düşünüyorum nedensizce buna güveniyorum çünkü birkaç alıntı okuyunca güzel geldi umarım çürük vişne gibi fos çıkmaz. Şu anlık bu kadar zamanınızı ayırıp okuduğunuz için teşekkürler sonraki okuma günlüğü de görüşmek üzere Okuduğum kitapları da incelemesini yazıyorum dilerseniz profilimden bakabilirsiniz ayrıca bana kitap önerip kitap sohbeti yapabiliriz bundan keyif duyarım ^^
Reklam
Aşk ne muhteşem şey! Aşk zümrütlerden daha değerli, opal taşlardan daha kıymetli bir mücevher.
Sayfa 30
192 syf.
8/10 puan verdi
Bir süredir okuma listemde olan bir kitaptı ama okumayı sürekli erteliyordum. Kapağı nedeniyle ön yargılarım çok fazlaydı ancak kurguyu baştan sona sevdim. Ana karakterimiz Opal bir insan, tek isteği mesai çıkışında suşi yemek ve daha sonra evine gidebilmek ancak kendini uzaylılar tarafından kaçırılmış bir halde buluyor. Dünya yasak bir gezegen olduğu için dünyaya ait her şey evrende çok popüler, buna kadınlarda dahil… Opal’ı kaçıran uzaylı ırkı, insan kadınlarının kaçırılıp belli ilaçlar verilerek dans ettirildiği bir kulüp işletiyor. Opal ilk gösterisine çıkmak için götürülürken, taşınma sırasında başka bir uzaylı ırkının prensi ile karşılaşıyor, prensimiz ruh eşi bağını hissederek Opal’i bu kulüpten satın alıyor. Kurgu hızlı ilerliyor ve olan her şey hem uzaylı ırkları için hem de bulundukları evren için mantıklı bir hale getirilmiş. Bir oturuşta bitirilecek çok tatlı bir kitap. Ana karakterlerin hepsini çok sevdim, devam kitaplarını en kısa zamanda okuyacağım.
All I Wanted Was Sushi But I Got Abducted By Aliens Instead
All I Wanted Was Sushi But I Got Abducted By Aliens InsteadPetra Palerno · Petra Palerno · 20232 okunma
“Oh, what should I get made? What does a queen wear?” I’m suddenly nervous again about my new position. “What does a queen wear? Whatever she wants, Opal.” God damn, do I love this man.
Reklam
I am not the comforting type. When my parents died, I just kind of shut down. It’s as if I couldn’t remember how to be Opal. “You’re not allowing yourself the proper space to grieve,” my therapist would tell me. But if I allowed myself the space I needed to truly grieve them, I’m not sure there would have been space left for anything else. I wouldn’t have been able to work, I wouldn’t have been able to go about the stupid day-to-day things that simply needed to get done. I would have been stuck in a perpetual cycle of screaming, crying, and throwing up.
His breathing is ragged. “Opal, you're so perfect, I…I…” The poor boy can’t catch his breath. “Don’t worry, I’ll let you repay the favor later,” I say.
“I don’t want some fi’len princess. I want you, Opal. I’ve wanted you since the first time I saw you. I don’t care about anything else. I’ll teach you everything you need to know. I want to marry you, I want to rule with you, I want to have children with you.” She looks at me, tears in her eyes. “Who knows if we can even have kids together, Ke’ain!” Opal forces out an awkward chortle. “So, we’ll adopt. I don’t give a shit. I want you. You’re my mate.”
“Opal, meet my parents,” Ke’ain gestures at them as they walk away, “the king and queen of Sontafrul 6.” “Shit,” I mutter under my breath. So much for a good first impression.
Reklam
Yanardöner taftadan bir elbise yaptır, çünkü kalbin binbir renkli opal taşı gibi. SHAKESPEARE
the shadow lies upon his tomb...
Yeryüzü genç, dağlar yemyeşilken, Ay'ın yüzüne tek bir leke dahi düşmemişken, Henüz isim verilmemişken akarsulara ve taşlara Uykusundan uyandı Durin ve dolaştı tek başına. isimsiz tepelere ve vadilere isimler verdi; O zamana dek suyu tadılmamış kuyulardan içti; Kıyısında eğilip baktığı an Aynagöl'e, Duruyordu başının gölgesi
Sayfa 214Kitabı okudu
..."Burada neler olduğunu bilmek gerek," dedi. "Artık bunu bilecek kadar büyüksün ve sana daha önce söylemediğim için üzgünüm. Opal, asla hikayemizi anlatmadan durmamamız gerektiğini ve kimsenin duymak için çok küçük olmadığını bilmelisin. Hepimizi bir yalan yüzünden buradayız..."
Sayfa 57 - SALON yayınlarıKitabı okudu
352 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.