Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
on iki yaşındaki bir çocuğa hesap vermek zorunda gibi hissediyordum. Bu nasıl olmuştu? Ve neden son zamanlarda Opali görmek beni huzursuzlaştı- rıyordu? Sanırım bütün bunlar onun Del hakkında sorduğu sorular yüzündendi, onları cevapladıkça geçmişi, hayatımın bir daha hiç açmamak üzere kapattığım bir bölümünü hatırlamak zorunda kalıyordum. Üstelik Opal'e baktığımda, bazen neredeyse Dell gördüğüme emin oluyordum. Sanki bu konudaki takıntısı, Opal'i o ölü kız haline getiriyordu. Delice, biliyorum, ama böyle görünüyordu. "Hey, model uçak nasıl gidiyor?" diye sordum. "Harika! Gövdesini bitirdim, bu da işin en zor kısmıydı zaten." Bir an etrafındaki odaya bakındı, sonra bir anda esas gelme sebebi olan konuyu açıverdi. "Delin, büyükannem ve büyükbabam yüzünden benim peşimde olup olmadığını düşünüyordum. Belki onlar bir şekilde onun cinayeti ile alakalıdırlar." Gülmeme engel olamadım. Bu gergin bir kahkaha} dı, ama içtendi. "Doe mu? O Dell neredeyse tanımıyordu bile. Üstelik tanığım en barışçıl insandı. Bir keresinde bahçedeki bir solu- cam kürekle yaraladı diye oturup ağlamıştı. Büyükbabansa, 113
Akşam yemeği yedikten ve anneme yatıştırıcılarını verip onu yatırdıktan sonra, Opal geldi. "Bugün Nicky Griswold un kamyonunu gördüm burada," dedi. "Merhaba demek için uğradı." Sesim biraz savunmacı çıkmıştı. Lanet olsun, kendimi
Reklam
yasakladığında nasıl bittiğini anlatana kadar çatıdaki gizemli ziyaretçi unutulmuştu bile. Ve acilde geçirdiğimiz üç saatin ardından, on yaşındaki Opal'in en iyi arkadaşı olmuştum, ziyaretimin geri kalanında yanımdan hiç ayrılmamış, bana kitaplarından kanat yürüyücülerin resimlerini ve yaptığı uçak modellerinin olmamış hallerini gösterip durmuştu. Curtis Jenny isimli uçak, çadırın tepesinden aşağıya inen direğin tepesinde, bir oltanın ucunda asılı duruyordu. Opal en üstteki kanadın üstüne, elinde çubuktan ve bir parça ipten yapılmış
Roma
Roma Koca bir opal taşını andırıyordu.Tüm kent eşi benzeri olmayan, sadece prenslerin yaşaması için kurulmuş bir yerdi sanki.
"Odalar birbirinden öyle farklıdır ki; sakin olabilirler ya da gürültülü; denize bakarlar ya da tam tersi, bir hapishanenin avlusuna; yıkanmış çamaşırlar asılı olabilir; ya da opal kumaşlar ve ipekler canlandırır içlerini; at kılı kadar sert ya da tüy gibi yumuşaktırlar – kadınlığın bu aşırı karmaşık gücünün insanın suratına çarpması için herhangi bir sokaktaki herhangi bir odaya girmek yeterlidir. Zaten başka türlü olabilir mi? Çünkü kadınlar milyonlarca yıldır evlerinin içinde oturdular, artık onların yaratıcılıkları o evlerin duvarlarını delmiştir, bu güç tuğlaların ve harcın kapasitesini öylesine zorlamıştır ki, artık kalemlere ve fırçalara, iş hayatına ve politikaya yönelmek ihtiyacındadır."
Okuma günlüğü #1
Lux serisinin 2.kitabı olan Oniks'i bugün bitirmiş bulunmaktayım. O serinin 3.kitabı Opal'e hemen başlamıcam çünkü Oniks'i çok sevemedim nedenlerini profilimde kitap incelemeleri kısmında bulabilirsiniz. Onun dışında yazmam gereken bir kitap incelemesi var onun adıysa Sodom ve Gomore (Yakup Kadri Karaosmanoğlu'un) 130.sayfasındayım ondan bugünlük hedefim 150-160.sayfayı geçmek. Bu kitabın yanına ise yeni okumaya başlamama rağmen çok sevmeme vesile olan Gölgeler (Jessica Verday 'ın) onu okucam şu an onda 160'dayım. Bugünlük onda hedefim ya bitiririm ya da yarısını net geçerim çünkü kitabın dili ve puntoları büyük olduğundan çok kolay okunuyor birde ana erkek karakter çok tatlı hi hi hi Bu iki kitabım inş. biterse eğer Karanlığım Şehri 2'ye devam etmek istiyorum onu çok sık okumuyorum çünkü daha 3.kitabı çıkmadı ve fiyat konusunda endişeliyim (kitaplar acayip pahalılar). Düş kefenine başlamayı düşünüyorum nedensizce buna güveniyorum çünkü birkaç alıntı okuyunca güzel geldi umarım çürük vişne gibi fos çıkmaz. Şu anlık bu kadar zamanınızı ayırıp okuduğunuz için teşekkürler sonraki okuma günlüğü de görüşmek üzere Okuduğum kitapları da incelemesini yazıyorum dilerseniz profilimden bakabilirsiniz ayrıca bana kitap önerip kitap sohbeti yapabiliriz bundan keyif duyarım ^^
Reklam
Aşk ne muhteşem şey! Aşk zümrütlerden daha değerli, opal taşlardan daha kıymetli bir mücevher.
Sayfa 30
192 syf.
8/10 puan verdi
Bir süredir okuma listemde olan bir kitaptı ama okumayı sürekli erteliyordum. Kapağı nedeniyle ön yargılarım çok fazlaydı ancak kurguyu baştan sona sevdim. Ana karakterimiz Opal bir insan, tek isteği mesai çıkışında suşi yemek ve daha sonra evine gidebilmek ancak kendini uzaylılar tarafından kaçırılmış bir halde buluyor. Dünya yasak bir gezegen olduğu için dünyaya ait her şey evrende çok popüler, buna kadınlarda dahil… Opal’ı kaçıran uzaylı ırkı, insan kadınlarının kaçırılıp belli ilaçlar verilerek dans ettirildiği bir kulüp işletiyor. Opal ilk gösterisine çıkmak için götürülürken, taşınma sırasında başka bir uzaylı ırkının prensi ile karşılaşıyor, prensimiz ruh eşi bağını hissederek Opal’i bu kulüpten satın alıyor. Kurgu hızlı ilerliyor ve olan her şey hem uzaylı ırkları için hem de bulundukları evren için mantıklı bir hale getirilmiş. Bir oturuşta bitirilecek çok tatlı bir kitap. Ana karakterlerin hepsini çok sevdim, devam kitaplarını en kısa zamanda okuyacağım.
All I Wanted Was Sushi But I Got Abducted By Aliens Instead
All I Wanted Was Sushi But I Got Abducted By Aliens InsteadPetra Palerno · Petra Palerno · 20232 okunma
“Oh, what should I get made? What does a queen wear?” I’m suddenly nervous again about my new position. “What does a queen wear? Whatever she wants, Opal.” God damn, do I love this man.
356 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.