📌Bu not sana:
Neredeysen orada ol! Geleceği çok fazla düşünüp durma. Mutluysan da acı çekiyorsan da bununla yüzleş.
Ne dediğimi duyuyor musun‽..
Başa çıkmayı öğrenmen lazım...
Muhyiddin Şekûr🍃
İnsanın insandaki gerçek değerini, ondan "vazgeçme eşiği" ifşa ediyor. Hiç şaşmaz.
O vazgeçiş eşiği neyse, ne kadarsa birinin gözündeki hakiki değeriniz orada saklı. Kalan her şey süslü cümleler, münasip kılıflar, kendini aklayan serzenişlerden ibaret.
"Bugün günlerden 26 Nisan Cuma günü. Saat 03.26 ve yazdığım vakitle beraber daha da ilerlemeye devam ediyor. Bu satırları neden yazdığımı inan bilmiyorum. Daha önce seninle vedalaşmak için çokça fırsatım olmuştu ama hiçbirinde bunu yapabilecek cesaretim yoktu. Ne oldu da şimdi o cesarete sahip oldun diye sorarsan bana, susmak dışında bir şey
Mem, Beko'nun oyununa gelerek Bey ile iddialı bir satranç oyunu oynar. İlk üç oyunu aldıktan sonra Beko, Mem'in yönünü değiştirir ve Zin'i görüp hayallere dalmasına, böylece oyunu kaybetmesine sebep olur. Mem, Zin'e aşkını itiraf etmek zorunda kalır ve Bey onu zindana atar. Mem, orada Zîn'in hasretinden ölür.
Yaşıyorsak aynı gurbeti yaşıyor, kavuşuyorsak aynı sılaya kavuşuyorduk.
Sen orada grip olsan ben burada burnumu çekiyordum.
Sen orada azıcık üşüsen ben burada paltomun yakasını kaldırıyordum.
Bir yere geç kalsan sen orada, ben burada saatime bakıyordum.
Farzımuhal sen orada balkona çıksan benim burada başım dönüyordu.
Ama sen bilmiyordun, kimseler bilmiyordu.
(Mustafa Soyuer)
Bir bankacı, yıllarca bankada çalışıp da seni tanıdıktan sonra hayata bakış açım değişti diyorsa sen de bir sıkıntı olduğunu bilmen gerekir...🤣
Yoksa ne anlarım ben finans dilinden, plaza dilinden...
Bankacı geçinenlere de aptala bakar gibi bakarım..
Onlar bir şey bilselerdi hâlâ orada çalışıyor olmazlardı...
Bir muhasebeci, bir bankacı seni tanıdıktan sonra değişiyor.🤣
İnsanları bir de eline fırsat geçince tanımak lazım...
Yoksam Seçil 'de gayet başarılı bir müdürdü.🥶🥶🥶
Bu bana çok tanıdık geldi. Benimde bir hastane dönemim oldu. Daha önce hastaneye sadece grip için giden ben için bayağı ağır bir hastane sürecim oldu. Haftalarca kaldım. Hastaneden çıkmama izin vermediler. Bahçeye çıkmam bile yasaktı. O zamanlar çok ağladım. Her zaman ağlamamaya direnen ben o zaman anestezide, uyandığım zaman çok ağladım. Annem
Aklımda birkaç cümle vardı oradan ayrılırken,
Musa Erman'ın bana söylediği "Belki de bu hikayenin eksik sayfası sensin Derin." cümlesi dönüp duruyordu kafamın içinde.
Sonra kendi sesim yankılanıyordu kulaklarımda, "Bu bilye bana şans getirsin."
Sonra Aziz Ata'nın sesini duyar gibi oluyordum, "Senin olsun, şans
"Geçecek," dedi bana
"Ben yanındaym.Orada öylece sarıldık, belki yarım saat
boyunca, belki daha fazla..."
"Mahperi," diye seslendi annem merdivenlere doğru, "Kolonya getirir misin?"
"İstemiyorum." diye mırıldandım gözyaşları içinde,
"Sadece uyumak istiyorum. Çünkü bunlar gerçek değil, bunlar gerçek değil..."
Sayıkladığımı hatırlıyorum. Annemin elini alnımda hissettiğimi... Saçlarımın okşandığını ve uyuyakaldığımı...
"Öncelikle,'' diye söze girdi Musa Erman
"Derginin tüm sayılarını okuldan aldım Derin, Baran'ın tüm yazlarını okudum ve tarihlere göre sıraladım onları. Bak şu, ilk gördüğünüz sayfa Baran'ın en eski yazısı, en alttaki de en güncel yazısı. Şimdi orada benim dikkatimi çeken şey şu..."
Musa Hoca anlatırken kaşlarım çatılı bir şekilde önümdeki yazıları inceliyordum.
"Baran ilk yazılarına motivasyon verici temalarla başlamış fakat yazıları giderek daha depresif, yer yer öfkeli bir hale gelmiş. Sen onda böyle bir değişim gözlenmedin mi peki?"
Başımı "Hayır" der gibi salladım.