Nietzsche, ahlakın hakikatini açığa çıkarırken Hıristiyan ahlakının yerine başka bir ahlak biçimi koymayı arzu etmiyordu. Daha çok
ahlakın ardındaki hakikati kavradıktan sonra, insanların güdüleriyle
ve yaşama yönelik tutumlarıyla ilgili daha dürüst ve gerçekçi olmaya başlayacaklarına inanıyordu.
Dünya sürekli değiştiği için ve değişim, yaşamın
en temel öğesi olduğu için, ister felsefe, ister bilim, isterse din bakımından yaşamı nesnel ve sabit olarak görmeye yönelik her türlü
girişim yaşamın inkar edilmesi sayılır.
Hiç aşık olmamış her kadın gibi o da neyi istediğini bilmeden, bir şeylerin olmasını istiyordu. Her şeyi istediğini sanmasına karşın, aslında istediği bir şey yoktu.