Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gözlerin bana dokunmadıkça Şu aklım başımdan ıraktır Lila Gün olup benden usanmadıkça Gecem günümden uzaktır Lila Oysa ben sana İstanbul derdim Onun kadar derin ve yalnız sevdim Oysa ben sana istanbul derdim Onun kadar derim ve yalnız sevdim Gözlerini alıp da giden misin yar Beni böyle ağlatıp da gülen misin yar Gözlerini alıp da giden misin
Kalbim acıyor Zeynep, Orda mısın?
Reklam
Gel beraber kuralım ölümsüz yapıları bilmez misin, İstanbul evimizdir güzelim sen orda kırık odalı bir köşkün içindesin bense bir çilingirim, açarım kapıları.
Bu anlattığım köy halkı neyle geçinir, bilir misin? Kapıcılıkla Bunların gençleri kadın-erkek Istanbul'a, Ankara'ya gurbete çıkar, oralardaki hanlarda, apartmanlarda kapıcılık ederler. Orda kaza- nır, köyde kalan yaşlı anababalarına para gönderirler. Beşon yılda bir döner, köye, sılaya gelirler. Baba ocağından tam sökülemezler. Onlar da yaşlanınca gelir, bu kısır topraklı köye yerleşir, oğullarını kızlarını büyük şehirlere odacı, kapıcı gönderirler. Saydım, bütün köyde dört ahlat ağacından başka ağaç yoktu. Yağmurdan aka aka toprak kalmamış. Tarlalar ancak bire birbu- çuk, bire iki veriyor. Bir kile tohum ekip, toprağı alınterleriyle sulayarak iki kile tahıl alacaklar. Yine de bu kısır topraktan vazgeçemiyorlar. Bu köylünün hepsi de Istanbul hanlarında, apartmanlarında kapıcı durmuşlar, o hanların, apartmanların kaloriferli, mavi, pembe, beyaz fayans döşeli helalarını yıkayıp temizlemişler. Kullanmışlar da... Ama köylerine dönüşlerinde kendilerine hela yapmamışlar. Neden? Neden böyle diye hiç düşünüyor muyuz? Görgüsüzlük desen, değil; işte helanın en güzelini yıllarca görmüşler, temizlemişler, kullanmışlar da... Ama yine de ken- dilerine hela yapmıyorlar. Görmek, tekbaşına bir işe yaramıyor. Kişinin o gördüğünü alacak, benimseyecek bir düzeye yükselmesi gerekiyor. O yere yükselmedikçe, ne görse boş... Bunlar yıllarca temizledikleri helaların kendileri gibi insanlar için değil kapıcı, odacı durdukları han ve apartmanlarda vaşayan için olduğunu sanıyorlar.
Sayfa 226 - Nesin yayıneviKitabı okudu
(farkında mısın yalnız gözlerimiz değişmiyor, ve kalıyor hatıralaşmadan orda iyi ve kötü çocukluğumuz.)
Sayfa 86
CIII-YOLCULUK
Maxime du Camp'a I Hartaya, baskı resme sevdalı çocukların, Evren denk düşer elbet güçlü arzularına. Ah! Dünya ne büyüktür ışığında lambanın! Anıların gözünde ne kadar küçük dünya!
Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Özlem
Orda bulunacaktım ben Ne güzel olurdu yaa Sizinle beraber umremi yapmak vardı Efendimizin yürüdüğü yollarda, yürümek vardı Ya Rabbim ne güzel bir mutlulukturki senin evinde bulunmak Tez vakitte nasip eder misin bize Ey Yüce Rabbim!...
bir kuş tüyüne değip de berelenmeden bir güz yelinde örselenmeden hiç çayırın acı yeşillerine uğramaksızın hırpalanmadan günışığında papatya kokularıyla ırgalanmadan sen yine orda mısın demeden sen hala sen hala gel demeden geliyorum ben sana
Aşktan yana iyilikten konuşalım. Üstümüzde sarhoş bir gökyüzü, Altımızda mes'ut bir toprak. Ne güzel olur bilir misin? Orda seninle yaşamak.
Her mutluluğumda sana koştum ben, bir tek sen yoktun. Her sevincime ortak seni aradım, yürüdüğüm her yolda belki sana rastlarım umuduyla yürüdüm. Gittiğim her yerde sana baktım orda mısın diye.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.