... Latin harfleriyle Türkiye'de ilk kitabı Maarif Kütüphanesi sahibi Kasım Bey'in 1928 yılında yayımladığını hatırladı.
Sayfa 267 - İletişim Yayınları, 31.Baskı, Kasım 2004Kitabı okudu
"Aman Kemal Bey, ölenle ölünmez, " demedi. Deseydi, ona Masumiyet Müzesi'nin ölenle yaşamak için yapılmış bir yer olduğunu söyleyecektim.
Sayfa 556
Reklam
Orhan Pamuk
Müdür Fazıl Bey’in en büyük derdi ön sırada oturan iyi aile çocuklarıyla yoksul öğrenci kalabalığı arasında uyum ve düzen sağlayıp okulda disiplini tesis etmekti. Bunun için, bayrak töreninde veciz bir şekilde ifade ettiği bir felsefe geliştirmişti: “İyi bir eğitim, zenginle fakirin farkını ortadan kaldırır!” Fazıl Bey bu sözü ile fakir çocuklarına “İyi okuyup okulu bitirirseniz siz de zengin olursunuz” mu demek istiyordu? Yoksa “İyi okursanız ne kadar fakir olduğunuz belli olmaz” mı demek istiyordu? Mevlut anlayamamıştı.
Orhan Bey
Bafeus Muharebesi'nden sonra nüfus da otorite de artıyor; toprak sağlamlaşıyor. Müderrisler, Selçuklu umerâsı, tüccarlar Osmanlı Beyliği'ne geliyorlar. Hatta iş o noktaya geliyor ki tekfurlardan birinin kızı, diğer tekfurun oğluna gelin giderken yolda kızı kaçırıp Orhan'a getiriyorlar. Bu, önemli bir detay; sırf kızı güzel görüp alma meselesi değil, bir nevi otorite sağlanıyor. Söz konusu kaçırılan kız Nilüfer Hatun'dur (Halofera).
Orhan Pamuk
“Memur bey, bakın şu insanlara,” dedi, eliyle pencereden şehri gösterdi. “Bu on milyon insanı İstanbul’a toplayan şey ekmek parasıdır, çıkardır, faturadır, faizdir, benden daha iyi bilirsiniz. Ama bu mahşeri kalabalığın içinde kişiyi ayakta tutan tek bir şey vardır, o da sevgidir.”
Sayfa 331Kitabı okudu
Orhan Pamuk
"Askeri darbenin en kötü günlerinde Diyarbakırlılar hapishaneden gelen işkence çığlıklarıyla sindirilmişken, Ankara’dan şehre müfettiş kılıklı bir adam gelmiş. Esrarengiz ziyaretçi kendisini havaalanından oteline götüren taksinin Kürt şoförüne Diyarbakır’da hayatın nasıl olduğunu sormuş. Şoför de bütün Kürtlerin yeni askeri yönetimden çok memnun olduğunu, Türk bayrağından başkasına inanmadıklarını, ayrılıkçı teröristlerin hapse atılmasından sonra şehir halkının çok mutlu olduğunu söylemiş. ‘Ben avukatım,’ demiş Ankara’dan gelen ziyaretçi. ‘Hapiste işkence görenleri, Kürtçe konuştu diye köpeklere yedirilenleri savunmaya geldim.’ Bunun üzerine şoför ilk sözlerinin tam tersi bir havaya girmiş. Hapishanede Kürtlere yapılan işkenceleri, canlı canlı lağımlara atılanları, dövüle dövüle öldürülenleri sayıp dökmüş. Ankara’dan gelen avukat dayanamayıp şoförün sözünü kesmiş. ‘Ama az önce tam tersini söylüyordun,’ demiş. Diyarbakırlı şoför de ‘Avukat bey, haklısınız,’ demiş. ‘İlk söylediğim resmi görüşümdü. İkinci söylediğim de şahsi görüşümdür.’ "
Sayfa 335Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.