Kişisel kitap okuma defterimden: Kitaba başlamadan önce Mine Söğüt hakkında pek bilgim yoktu, Bahadır Baruter'le evli olduğunu ve kapak tasarımını Baruter'in yaptığını da bilmiyordum. Kapak da içinde yazanlar da kitabı gördüğümde ilgimi çekmişti, neticede bu tarz "metafizik" öğeleri fazla kurcalamamayı değil de merak etmeyi yeğleyen biriyim. Kitapta Doktor Samimi'nin de belirttiği üzere, her şeyin inanç ile başlayıp bittiğini düşünüyorum ben de, inanırsan varlar, yoksa yoklar; ama tabii bu yazının konusu "inanç üzerine analitik bir inceleme" değil. Beş Sevim Apartmanı'nı ve bu apartmanın 5 katında yaşayan 5 kişinin hikayesini, ve antisosyal psikiyatrist Samimi Bey'i anlatıyor kitap. Her kattaki kişinin bir kendi anlattığı cinli perili hikayesi, bir de gerçek(!) hikayesi var. Ama başta da belirttiğim gibi, gerçeklerin kimin gerçeği olduğu da önem arz ediyor. Hem okuyucuyu içine çekiyor, hafif içini ürpertiyor, bir sonraki sayfayı son sayfaya kadar merak ettiriyor ve sonunda da ufak çaplı bir aydınlanma ile noktayı koyuyor Mine Söğüt. Okurken içerik olarak bana biraz da Orkun Uçar'ın Zifir'ini anımsattı, gerçi Zifir'in ilk bölümü daha ürpertici ve devamı da daha çok bir fantastik-aksiyon filmi gibiydi. Okuduğum en güzel kitaplardan biri diyecektim bu kitaba ama sonra fark ettim ki kitapların bana sunduğu yeni dünyaları, o hayali dünyaları o kadar seviyorum ki okuduğum her kitap bana "en güzel kitaplardan" gibi geliyor. Ama yine de çok güzel kitaptı.