Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
''Bazen musikiler, bazen hodgâm sloganlar, bazen de birkaç kelimelik toplantılar canını sıkar insanın... nerede, nerede o eskilerde attığınız üç beş paralık naralarınız, nerede insanlığınızı eskittiğiniz, uğruna kan ve nefretinizi döktüğünüz yaşanmışlıklar! Şimdilerde maddiyat ve şatafattır kölesi olduğunuz, prangalarınız çürümüş olsa da ruhunuzdaki daima diri ve dinç... Sırılsıklam kurşun yağmurlarında üzerleriniz hiç ıslanmıyor, sormalı... sormalı ki öğrenilmeli, derdi nedir bu yağan feryat figanın, bizi bulacak mı sormalı insan! Ama insan, kendi derdine kadarıyla yetiniyorsa yahut mutluluk için yalnızca kendisi varsa hayatta, yaşamalı mı yaşamamalı mı, asıl bu soruyu sormalı. Öyle ya da böyle, bilinmez kimlikler taşımaya başladık gayri, şakaklarımızda ısınmak için bekleyen soğuk silahlar yok, artık o eski bizler de yokuz; savrulsak da bir, savrulmasak da ölmek mi? O da yaşantılarımızdan uzaktadır. Kimliklerimizden vazgeçmiş, ufalanmış kırağı gibi yok olmaya mahkûm, sineye çekilecek, büyüklendiklerinden küçük; zavallı ve ukala kimseleriz artık, uykumuzda boğulacağız, derin okyanuslara gerek yok, gerek yok artık!'' D.p
Veda hutbesi.
Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. "Ashabım! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise canlarınız, mallarınız, namuslarınızda öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden
Reklam
Bir gün onunla kahvaltı ediyorduk. Kahvaltı dediğime de bakma tost yiyorduk. Tabakta maydanoz vardı ben kopardım bir parça ve ağzıma attım. Ne oldu biliyor musun? Hayatımda ilk defa maydanozun tadını hissedebiliyordum. Maydanoz ya bir ot parçası, maydanozun ne tadı olabilirdi ki nevin? Dehşete düşmüştüm. Sonra gözlerimi kaldırıp ona baktım. Uykulu gözlerle tostunu kemirmeye çalışıyordu. Böyle nasıl anlatsam birden içim cız etti. Hani olur ya ince bir sızı saplanır insanın sol yanına aniden. Öyle işte. Bir insanın tost yemeye çalışması bir diğer insanın yüreğinde nasıl mutluluğa yol açabilirdi. Tostu bırakıp arka arkaya üç sigara yaktım sonra. Ağzımdaki maydanoz tadını silmeye çabalıyordum bu bana çok uzak bir histi Nevin. Korkmuştum.
Biraz kendimden...
Ailem müslüman fakat ailemde namaz kılan, Kur'an'ı Kerim okuyan, tesettürlü yok, duadan ve oruçtan başka ibadetleri yok. Medrese eğitimi almadım, imam hatip okullarında okumadım, ilahiyat okumadım. İslam, namaz, oruç, tesettür, ibadet, okuma, öğrenme, öğrendiğini uygulama bunların hepsi bana Allahu Teala'nın hediyeleri. Çok küçük yaşlardan (8-9 olabilir) beri İslam'ı öğrenmeye öğrendiğime iman etmeye gayret ediyorum. Kimse bana namaz kıl, Kur'an'ı Kerim oku, tesettürlü ol, oruç tut, yalan söyleme, kul hakkı yeme vs demedi ben bunları beni yaratan sonrada kendisini tanıtan Allahu Teala'nın hidayet vermesi ile öğrendim öğreniyorum. Mükemmel değilim hatalarım, günahlarım var ama hata ve günahlarımdan da yine Allah'a sığınıyorum, yalnızca Allah'ımın affına muhtaç yanlışları olan aciz bir kulum. Keşke İslam aşkı olan bir yuvada ailemden öğrenerek yetişseydim ama öyle olmadı böyle oldu Rabbim aileme de hidayet nasip etsin 🤲🏻
Sana Bir Tanrı Getirdim
Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi Hani sen iyiydin Halden anlardın Hani sen git demiyecektin bana Ve ben herşeye rağmen gelecektim İçimde bir umut Ellerimde olgun meyvalar Dünya nimetleri
SMA'LI BEBEKLER Evimizden dışarı adım attığımız an olmasa bile birkaç yüz metre mesafe ilerleyip köşeyi döndüğümüzde; ismini SMA olarak bildiğimiz kas hastalığı ile mücadele eden bir bebeğin yardım standı ile yüzleşiyoruz maalesef.. Bahse konu bu hastalık ile mücadele eden ailelerin, tedavi için evlatlarını yurtdışına ulaştırması ancak
Reklam
Aşırı gerici bir düşünce yapısı. Yani öyle saçma sapan bir duruma geldi ki şu Feminist hareket, kadınların kendi ayakları üstünde durma bahanesiyle resmen bayağılığın kitabını yazıyor. Evlilik falan zaten günümüzde hikaye yani düzgün bir eş adayı bulamazsın bu zamanda da kadın erkek fark etmez herkesin gözü dışarıda çünkü yani yok karşılıklı saygı güven ortamı falan bulmak çok zor %1 ihtimalin falan var ne mutlu bulabilene düzgün birini orası ayrı bir konu. Ama kadın-erkek ilişkisinin bu şekle evrimleşmesindeki en büyük neden güçlü kadın feminizm ataerkil sistem falan adı altında erkek düşmanlığı yapan beyinsiz nöronların bu ve buna benzer düşünceleridir. Ki bu tür kişiler yüksek ihtimal 40lı yaşlarına kadar böyle saçma sapan düşüncelerle 1+1 evinde 1 tane kedi ya da köpekle tek başına yapayalnız ölüp gidecekler. Yeter be kardeşim sıktınız artık marjinal takılacağım diye iyice aptallaştınız
Evvel Tan

Evvel Tan

@Evvell
·
06 Mayıs 21:21
Evlilik, bir devir teslim töreniydi zaten. Kocasının zimmetine geçirilmişti Perihan.
Bıktım artık bana güvenmemenden hep tlfnu elime aldığımda sanki biri ile konışyrm hep bu var kafanda bi kere güvenmedin bee hep bi hatamizi araıyorsun bizdee insanız hata yapmiş olabirirz ben sanmıyorum ki herkesin babası senin gibi hiç sevgi yok hep bi hata arayişi konuşmadan geçen güne şükrediyorum bugün sorun olmadı diye sence ben mi anormalim arkadaşim olabilir erkek de olabilir sen bunu anlayamıyorsun farkında isen ben 40 erkek ve 10 kızın olduğu bir bölümdeyim ve sadece 3 kız arkadaşim var ama sen bunu anlayamıyorsun bir erkek bana yazınca kafanda geçen senaryo kesin sevgililer bu yani başka bişi değil vallahi da billahi de senin düşündüğün gibi bir şey yok buna emin ol dicem de zaten güvenmiyorsun boşına yani . . sen ne istiyorsun biliyorum öyle okula gidip gelim kımseyle konışmadan sosyalleşmeden bunu istiyorsun malesef böyle biri olmak istemiyorum zaten bugüne kadar asosyal özgüvensiz biri olarak geldim ve ben küçük değilim 20 yaşındayim swn benim yaşinda iken kendi hayatını kendin seçmiştin senden hiç bişey istemiyorum ha bak yok birak özgür olayım yok birak erkek arkadaşalrımla konuşayım hayır sadece biri bana yazdı mı sorgulama zaten yanlış bişi yazmışsa ben de onun cevabını vercek yaştayım merak etme biraz GÜVEN.... (Sana söyleyemem buraya söylim bari)
Madem her şey manen "Bismillah" der. Allah namına Allah'ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi "Bismillah" demeliyiz. Allah namına vermeliyiz. Allah namına almalıyız. Öyle ise, Allah namına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız... Sual: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah, ne fiat istiyor? Elcevab: Evet o Mün'im-i Hakikî, bizden o kıymetdar nimetlere, mallara bedel istediği fiat ise; üç şeydir. Biri: Zikir. Biri: Şükür. Biri: Fikir'dir. Başta "Bismillah" zikirdir. Âhirde "Elhamdülillah" şükürdür. Ortada, bu kıymetdar hârika-i san'at olan nimetler Ehad-i Samed'in mu'cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derketmek fikirdir. Bir padişahın kıymetdar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp, hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de; zahirî mün'imleri medih ve muhabbet edip, Mün'im-i Hakikî'yi unutmak; ondan bin derece daha belâhettir. Ey nefis! böyle ebleh olmamak istersen; Allah namına ver, Allah namına al, Allah namına başla, Allah namına işle. Vesselâm. Tılsımlar
Yazarken
Düşünüyor insan yazarken- gerçekten bunları benden başka okuyacak kimse var mı diye. Yani laedri olarak gönderebilirim tabii ki her daim dünyaya, ama benim altımda benimle alay etmeden okuyacak, benim yazdığımı bilecek... İşte burada duraksıyor insan. Etrafta başkaları da varken yazmak çok garip değil mi? Sanat sanat içinse yazmak da benim için
Reklam
Evimize gelişin güzeldi sonrası daha güzel
LED ışıklı olan süs eşyalarına bayılırken kardeşim bunu getirmişti. İlk kontrol ettiğim şey: Gece kitap okumama yetebilecek kadar ışık verip vermediğiydi. -Çünkü mumlar el yazısı için kullanışlı ama okumak için o kadar değil.- Sonra mutlu haberi verince baktım ki ışığı olmasına rağmen cansız duruyor. "Hoş geldiin, sen evimize katılırken bakalım biz sana neler katabiliriz?" deyip onu birkaç gün sonra bu hâle getirdim. Sonradan öğrendim ki, erkek kardeşim de seviyormuş ama benim ondan daha çok sevdiğimi ve benim için daha kullanışlı olacağını düşündüğü için bana vermiş. Benim için özel olan eşyalarımı paylaşmayı o kadar sevmem - çünkü başkaları için özel konumunda olmuyorlar genelde- ama "Olayı öğrendim teşekkür ederim, bunda ortaklık teklif ediyorum, bence kabul etmelisin. -düşündüğünü görünce- Etmezsen çokta ısrarcı olmam ona göre." deyip pis pis gülmüştüm. Direkt ona da verebilirdim ama paylaşma fikri daha özel hissettirmişti o yüzden öyle yaptım. Ve "Şeyy, şimdi ortak olduk ya, senin eklemek istediğin bir şey var mı tabi becerime göre?" demiştim. Ve "Hayır, gayet hoş ve bana da hitap ediyor." cevabını almıştım. Kabuklara laf eder veya aşırıya kaçan bir uğraşma ile beni pişman eder sanmıştım ama kardeşimin büyüdüğünü ve cici olduğunu gördüm. Buna da en az hediye kadar sevindim hatta anne edasıyla duygulandım biraz. Ama lafta gülen ve sinir bozucu bir tonda "Beğenin kalite kazanmış, böyle devammm şirin çocuk." deyip gitmiştim. Çünkü kardeşlik dengesi böyle işliyor: biri normal davranıyorsa öbürü illa ki anormal davranmalı...
Öyle ya da böyle acı çekeceksin.Hangi acıyı istersin.?
Kabul edilmek uğruna,kendini bastırmanın acısını yaşayabilirsin. Ya da bazen kendin olmanın ve kabul edilmemenin acısını yaşayabilirsin.
6 Mayıs
Mamak Askeri Cezaevi. Ön hücrelerin havalandırması. Görünen her şey, bir gün, beş gün, beş ay öncesinin aynı. Duvarlar, tel örgüler, karşıda tepesi görünen kel bir dağ bozuntusu, tutuklular, askerler, gardiyanlar, subaylar. Korkunç bir farklılık var ama bugün. Görülmeyen bir farklilik bu. Sadece duyulan ve duygularla algılanabilen bir
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.