Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt
Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Öylesine değil kendime...
Bir çok versiyonunla hayattaki görünürlüğünü devam ettiriyorsun.
O basamakların her birinde hayattan ve kendinden razıydın.
Bazen memnun olmayışından bile memnundun.
Başka bir hayatı yaşamak senin için cazip olmadı çoğu zaman.
Yaşamın düğüme benzeyen yanı ile düz yol kadar temiz oluşu, çelişkilere yol açtı bazen.
Ama onunla tartışmanın bir faydası yok biliyorsun.
Meğer yaşam, öznel bir ruh yansımasıymış, değil mi?
Bunu anladığından beri güzel kodlar yansıtıyorsun.
Sen hayattan razı olduğun sürece o da senden razı olacaktır.
Keyfine bakabilirsin...
Senin yokluğunda ne acılar çektim ben
Gözlerimde çiğ damlası,
Gözlerimde umut haresi
Hani bir gün sende gelirde seversin diye
Bırakıp gittiğin günden beri
Yaralı kalbimle öylesine seni beklemekteyim
Hani bir gün olsun sen de gelirde
Bir gün olsun beni seversin diye..
SULTANÜ’L-VAİZİN: TAHİR BÜYÜKKÖRÜKÇÜ
Güzel sözlü, zarafet ve nezaket sahibi bir din görevlisi. Vaaz ve sohbetlerinde dinleyicilerine ilmi ve irfanı en güzel üslupla sunan, vaaz vermedeki mahareti sebebiyle “Sultanü’l-vaizin” olarak tanınan, vaiz ve hatipler için rol model olan öncü bir âlim, Tahir Büyükkörükçü.
Tahir Büyükkörükçü, 1925 yılında Konya’da dünyaya geldi. Babası,
》 BAL MASALLARI
Bal hakkında çok rivâyetler var. Tadından yenmez hikâyeler, ciltlerce kitaplar. Henüz tatmadın, tadını bilmiyorsun ama hikâyeler öylesine câzip ki.
Okumaktan kendini alamıyorsun, kayboluyorsun satırlarda. Balın tadını, vasıflarını ve güzelliklerini okudukça bazen anlar gibi oluyorsun; çoğu zaman anlamıyorsun. Anladığını sanarak geçip gidiyor yıllar. Zihninde ona karşılık oluşan kavramları o sanarak oyuncakla oyalanan çocuk gibi oyalanıp duruyorsun öteden beri.
Balın baştan çıkarıcı hikâyelerini merak etme mesâisi içinde ömür sürerken, balın tadını merak etmeyi teğet geçtin. Seni yanlış merakın peşinde sürükleyen ne? Bu da başka bir gaflet, başka bir perde. Baldan perdelendin, balın haberlerini okurken. Balın tadını almadan balın hikâyelerini anlatıyorsun heyecanla, bir görev gibi.
Bu kocaman bir teğet hikâyesi oysa. Balı tadan konuşmaz, tatmayan konuşur.
Ne zaman balın tadını da merak edeceksin?
neslihan
Murat Göğebakan
Senin yokluğunda ne acılar çektim ben Gözlerimde çiğ damlası, gözlerimde umut haresi Hani bir gün sende gelirde seversin diye
Bırakıp gittiğin günden beri
Yaralı kalbimle öylesine seni beklemekteyim
Hani bir gün olsun sende gelirde
Bir gün olsun beni seversin diye…
❤️🩹
bir şarkıyı en orta yerinden. hatta bir şarkının en orta yerinden. birbirimize yırtık yırtık bakmayı özlediğimi fark edince kulaklarım çınlamaya başladı ya da kulaklarım çınladıkça ben seni çok. öyle, dik dik bakma derdin sen bazı zamanlar ve ben gözlerimi senin orta yerine diktiğimi saklamak için ne yapacağımı bilemeden. çocukluğuma döndüğümden
At birey, zart birey, zurt birey
Ben bir bireyim lafazanlığı durmadan tekrarlanıyor. Türkiye'de birey mi var? Nerede gösterin bana o bireyi. Ya belirli bir kolektifin içerisinde bulunan birisiniz ya da kişisel gelişim zırvalığına dayanan, içi boş bir özdeğere - sen bir bireysin o yüzden değerlisin- laf oyununa kanan sakat bir öznesin. Hangi iktidar mekanizmasının üretmiş olduğu özne olduğunun farkına varmadan birey olunmuyor. Türkiye'de ezelden beri birey kötü bir şey olarak görülen tukaka edilen bir konu. Bireyi ancak liboşlar savunur diyerek sol da dışarıya atmış durumda. Öylesine bir dert yanması yani :)
André Gide
"Seni tanıyalı, yani seni seveli beri,
yaşam bana öylesine güzel, öylesine yararlı, öylesine değerli görünüyor ki, hiçbir şeyini kaçırmak istemiyorum."