Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

özge

özge
@ozgeb
natura non contristatur
Travmada öznellik kırılır, fiziksel ve ruhsal sınırlar parçalanır; bu ise hoş ve düzgün bir hikaye değil, çelişkiler, tutarsızlıklar ve hatalar içeren bir hikaye üretecektir. Ayrıca temsil edilemez acının yerine, zaman zaman başkalarının anıları ve deneyimlerini ödünç alabiliriz
Sayfa 91
Reklam
Travma sorunu karmaşıktır. Çoğu kez en istilacı anıların aslında kişinin bir arkadaşından, bir tanıdığından ve hatta bir televizyon programından duyduğu anılar olduğunu görürüz. Dayanılmaz ve akıl almaz bir deneyimle karşı karşıya kalındığında, onun yerine başkasının anısı konur. Bu daha da korkunç bir şeyin işareti olarak işlev görür ve kişi yıllarca bu ödünç alınmış anıyla mutlak bir dehşet içinde uyanabilir. Hastalarımdan biri, genç bir kızken üvey babası tarafından cinsel tacize uğradığı sahneyi anlattı. Ayrıntılar kesindi, bağlam ve konum çok açıktı. Ancak analize bir süre devam ettikten sonra, bu sahneyi aslında anne babası ayrıldıktan sonra üvey babasının kendisini taciz edişini anlatan yakın bir arkadaşından neredeyse toptan aktardığını fark etti.
Sayfa 89
bellek, sanki dışsal bir olaya karşı bir duruş sergileyecekmiş gibi, çoğu zaman basit hatırlama ve unutma fikirlerine indirgenemez. 1960'lardaki komünist temizliğinde kardeşini kaybeden ve kendisi de hapse atılan Balili bir adamla röportaj yaparken, bir noktada onu üzebilecek sorular sordukları için özür dilediklerinde adam, "Yaşadıklarımı bana hatırlatan siz değilsiniz," diye yanıtladı. "Ben ölene kadar bu anılarla yaşayacağım. Bu anılar hala hayatta olduğumu anlamamı sağlıyor." Mesele anıları ortadan kaldırmaya çalışmak yerine, onlara bir ses kazandırmak ve bu "yazılı dertlerin" dile getirilmesine ve açıklığa kavuşturulmasına izin vermektir.
Sayfa 83

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Anıların bir telefonda saklanan fotoğraflar gibi olmadığını, bilakis psikologların yirminci yüzyılın başlarından beri gösterdiği üzere daimi bir yeniden yazılma sürecinde bulunduklarını fark ettiğimizde iş daha da talihsiz bir hal alır. Bazı deneyim örneklerinden farklılıkla anılar hayatın değişen kaygılarına ve yaşanmasını dilediğimiz şeylere göre yeniden şekillendirilir ve düzenlenir, gözden geçirilir ve tekrar yönlendirilir.
Sayfa 82
Sanayi Devrimi'yle birlikte uyku, gitgide yenilenme için değerli ve belki de kişisel bir alan olmaktan çıkarak işte olmamak anlamına gelen bir zamana dönüşüyordu. Ekirch bu toplumsal ve ekonomik boyutları, iki fazlı uykuyu kaybetmenin nedenlerine ilişkin açıklamasına ekledi; böylece nedenler kentsel aydınlatmanın yayılması ve iyileştirilmesiyle sınırlı kalmadı. İş kavramının nasıl anlaşıldığı konusundaki değişimler, vardiyalı çalışma ve çizelge kullanımının artışı, yeni teknolojiler ve bunların üretim süreçleri üzerindeki etkileri, zaman yönetimi kavramı ve endüstriyel kapitalizme uygun iş "etiği" kavramları, konsolide uyku modeline geçişin yaratılmasında beraberce etki gösterdi. Ekirch'e göre, özgün bir biyolojik sürecin insanın toplumsal değişimi tarafından çarpıtıldığı açıktı.
Sayfa 33
Reklam
Başka alanlar söz konusu olduğunda övmemiz beklenen çeşitliliğin burada üzeri çizilir çünkü uyuma şekillerimizdeki farklılıklar uyku bozuklukları halini alır. Bu nedenle birçok insan başarısızlık duygusuyla uyanıyor, güne üstlendikleri görevi başaramadıklarına dair içsel yargıyla ve bunun kendilerini nasıl etkileyeceği konusunda endişelenerek başlıyor.
Sayfa 12
Memphis Meats" adında bir biyoteknoloji şirketinin yatırımcılarından Richard Branson bundan 30 yıl sonra günümüze baktığımızda hayvanları yemek için nasıl bu denli toplu katliamlar yaptığımıza dair şoke olacağımızı ileri sürdü. Eğer bu aydınlanma gerçekleşirse gelecekte teknoloji etik açıdan türlerin refahı için ileri atılan doğrucu bir adım olarak kabul görecek, gezegeni kurtaracak ve endüstriyel tarımın hayvanlara çektirdiği işkenceyi de ortadan kaldıracak.
Sayfa 92
Gelişmiş ülkelerde hayvanların daha sonra yenmek için beslenmesi, o hayvanın sağladığı yemekten çok daha fazlasını israf ediyor. Hayvanları yemek için beslemeye ve öldürmeye son vererek, insanlara uygun bir şekilde dağıtılmış çok daha fazla yiyecek üretebiliriz; ki bu da gezegenimizdeki açlığı ve yetersiz beslenmeyi ortadan kaldırır. Hayvan özgürleşmesi aynı zamanda insan özgürleşmesidir.
Sayfa 25
Eğer ki bu özgürlük mücadelelerinden herhangi bir şey öğrendiysek o da belli başlı gruplara karşı tavırlarımızda saklı kalan önyargıların, bizlere alenen işaret edilmedikçe, farkına varmanın ne kadar zor olduğudur. Bir özgürlük mücadelesi ahlaki ufkumuzu genişletmemizi talep eder. Öncesinde doğal ve kaçınılmaz addedilen eylemler, savunulamaz önyargıların neticesi olarak görülmeye başlarlar
Sayfa 21
Hayvanlara yapılan zulmü protesto edenlerin hassas, duygusal "hayvanseverler" olarak tasviri, insan olmayanlara yönelik muamelemizin tüm meselesini ciddi siyasi ve ahlaki tartışmalardan dışlama etkisine sebep oldu.
Sayfa 19
Reklam
İdeal evlilik ilişkisi, her iki insanın da yaşamını sürdürmesi için bu ilişkiye muhtaç olmadığı zaman kurulandır.
Sayfa 342
Amor Fati
"Bir şey daha öğrendim," dedi Breuer. “Belki bu da aynı şeydir, emin değilim; sanki özgürmüşüz gibi yaşamak zorundayız. Yazgımızdan kaçamasak da onun karşısına dikilebilmeliyiz, alınyazımızı kendi irademizle yaşamalıyız. Yazgımızı sevmeliyiz."
Sayfa 335
Ben, iki insanın daha yüce hakikati bulmak için bir ihtirası paylaştığı bir aşk düşünüyorum. Belki de buna aşk dememek gerek. Belki de dostluk demek daha doğru.
Sayfa 298
Paul Réc; kendisi bir filozoftur. Her ikimiz de Tanrının öldüğüne inanıyoruz. Bu dostum, tanrısız bir yaşamın anlamsız olduğuna karar verdi ve şu anda duyduğu acı o kadar büyük ki intiharla dans ediyor: Gerektiği zaman kullanmak üzere boynundaki kolyesinde zehir taşıyor. Oysa benim için tanrısızlık, coşkuyla dolmak için büyük bir fırsat. Özgürlüğümün tadını çıkarıyorum. Tanrılar var olsaydı bize yaratacak ne kalırdı diye soruyorum kendi kendime. Ne demek istediğimi anlıyor musunuz? Durum aynı, alınan duyum verileri de aynı, ama işte karşınızda iki farklı gerçeklik!
Sayfa 259
Geçmişin kimi seçkincileri ise on yıllar boyunca sanki medeniliğin gereğiymiş gibi hayvanlara uygulanan şiddet ve aşağılamayı teşvik ederek meşrulaştırmıştı. Küçük bir kitleyi oluşturan o günün aydınlarının bugünkü bazı ardılları için­ e durum biraz farklı çünkü onların manevra yapmaları, dö­nüşmeleri daha kolay. Zira şu an sorsak hepsi hayvan hak­kı savunucusu. Acaba gerçekten öyle olduklarından mı? Ben bunu kuşkuyla karşılıyorum çünkü günümüzde bu sefer de hayvan haklarını savunmak entelektüel bir tavır. Yani ka­ nımca hala yine simgesel. Simgesel diyorum çünkü geçmi­ in seçkincileri gibi bugünün seçkincileri de mevcut manzaraların ne nedenleri üzerine eğiliyor ne de ideolojik sıkış­mıışlıklarından bir an sıyrılarak geçmişle en ufak bir muha­sebe yapıyorlar.
Sayfa 197
1.307 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.