Eğer iki birey, üçüncü bir kişiye karşı cinayet, yağma, hırsızlık ya da bir hakka tecavüz etmek konusunda sözleşirse, bu sözleşme hukuka aykırı ve hükümsüz olur, çünkü bu bir başkasının doğal haklarını ve doğal adaleti ihlal eden bir sözleşmedir. Eğer iki ulus, bir üçüncüsünü köleleştirmek, yağmalamak veya yok etmek konusunda antlaşma yaparsa, bu antlaşma da geçersizdir, hukuka aykırıdır ve bağlayıcılıktan yoksundur; çünkü o da adalete ve insanların doğal haklarına aykırıdır. Aynı ilke gereği, bir ülkedeki halkın çoğunluğu, adına anayasa denen bir hükümet sözleşmesine dahil olursa ve bu sözleşme bir tür adaletsizliğin ortaya çıkarılması, kışkırtılması ya da buna yardımcı olmayla ilgiliyse, yahut bir takım insanların doğal haklarını elinden almak ya da yok etmekle alakalıysa, [hakları elinden alınacak olan] bu insanların bir parti halinde sözleşip sözleşmediklerinin hiç bir önemi olmaksızın, söz konusu hükümet sozleşmesi hukuka aykırıdır ve geçersizdir. Yani aynı doğalara sahip insanlar arasındaki sözleşmeler ya da aynı amaçlara sahip uluslar arasındaki antlaşmalar, aynı sebepten ötürü hukuka aykırı ve geçersizdir. Böylesi bir hükümet sözleşmesi ahlaki hüküm ifade etmez; Onu tatbik etmekle görevlendirilmiş kimseler üzerinde meşru bir otorite oluşturmaz; Ona taraf olan insanlara ahlaki ya da hukuki haklar bahşetmez; ahlaki veya hukuki yükümlülükler de yüklemez. Böyle bir otorite altında tesis edilmiş bir hükümete dönük olarak herhangi bir insanın borçlu olduğu ödevler, o otoriteye karşı itaatsizlik yapmak, direnmek ve onu yıkmaktır.