Ulu Tanrım, inandım kudretine,
Başka bir şeye kanamıyorum!
Fakat içimde bir düğüm var yine:
Beni sevdiğini sanamıyorum.
Bilirim hem kahhar, hem rahmansın sen;
Kadirsin, yaparsın her ne dilersen.
Fakat rahmetinle cennetin varken
Ben cehennemini anamıyorum.
Ne acayip terkip şu insanoğlu:
Bir tarafta ateş, bir tarafta su!
Yüce Tanrı, şimdi derdim yalnız bu:
Dilediğim gibi yanamıyorum.
Avâreyim aşkın illerinde ben,
Koşarım Yunus’un yollarında ben,
Susuzum, hasretin çöllerinde ben,
Aşkına bir türlü kanamıyorum!
Sayfa 87 - Yunusun Yollarında, İstanbul, 1947.Kitabı okudu
Yeni bir kağıt aldım elime ve ön yüzüne "Belki her şeyi bu kağıdın arkasındadır" yazdım. O gün o mektubu gönderdim.
Hayat böyle işte, belki her şey bu sayfanın arkasındadır.
Özlediğim kadarsın.
370 - Duyabildiği. Ancak duyduğunu yankılandırırdı.
Gördükçe inişli çıkışlı kırlarda dolaşan
Narcissos'u tutuştu yüreği, izledi onu gizlice;
Daha çok yaklaşıyordu yakıcı yalıma izledikçe
Onu. Bundan hızlı yanmazdı yalımın değmesiyle
Işıldağın kükürdü, öyle yanmışu yüreği. Kaç kez
Yanına sokulmak, tatlı dille yalvarmak istemişti.
Engeldi
Allah seni başanya erdirsin, bilmesin ki, sevgi (muhabbet) ilahi bir
makamdır. Allah onunla kendisini niteleyerek el-Vedud (Seven) diye
isimlenmiştir. Bir rivayette ise ‘el-Muhib’ adı geçer. Tevrat’ta Musa’ya
vahyedilen şeylerden biri de şudur: ‘Ey Ademoğlu! Senin hakkın için
ben sevenim. Senin üzerindeki hakkım için de sen beni sev.’ Hadiste