Biz çocukken, için de sıcacık soba yanan, tost yapılan çay ocakları, mis gibi hakiki sucuk kokardı...
Nereden nereye geldiysek, onları bile özledik be...
Oh be... Sonunda... :)
Hiç bir sosyal paylaşım sitesinde olmayan ben, 1000kitap'ın 24 saatlik yokluğunda o kadar mutsuzdum ki...
Eminim çoğumuz öyleydik ve çok özledik.
Iyi ki kitaplar var; iyi ki 1000kitap.com var.
Hoş geldik...
Açma zülüflerin' yellere karşı
Senin zülfün benim telim değil mi
Bülbül figan eder güllere karşı
O yar benim gülüm gülüm değil mi
Sallama saçların' sen de bulursun
Ezrail misali canım' alırsın
Etme bu cefayı kanlım olursun
Bu kul senin kulun kulun değil mi
Yoğ iken var ettin cismimi candan
Gider mi sevdiğim o sevda benden
Sevmişim ben seni can-ı gönülden
Garip halım sana malum değil mi
Aşkın yüreğime girdi hızlıca
Yer etti derinde kaldı gizlice
Garib'im kalbimi güler yüzlüce
Okuyan sen yazan dilin değil mi
... Neşet Ertaş 🥀🥀🥀
Ahh çektim son sayfada… Hiç kapatmak istemedim o son sayfayı. Hiç bilmediğim İstanbul’un semtlerinden, sokaklarından, evlerinden hatta fotoğraflarından geçtik
Mario Levi ile. Sanki kolkola gezdik İstanbul’u.
Her semtin kendine özgü kokusunu anlattı o kokuyu duymaya çabaladım. Hikayelerini anlattı denk geldiğimiz fotoğrafların. Her fotoğraf
Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlara, ateş hırsızlarına, Ernesto "Çe" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya."
youtube.com/watch?v=hluVrTi...
ŞAİR CEKETLİ ÇOCUK, KAZIM KOYUNCU'YU ÖLÜMÜNÜN 15. YILINDA SAYGIYLA ÖZLEMLE VE RAHMETLE ANIYORUZ..
Kemal Sayar
Her oğul babasının gölgesidir.
Senden sonra çok yağmur yağdı. Sarı torun, en çok ‘neden?’ diyor. Bu sözcük ona çok yakışıyor. Neden sorusunu sonsuza dek uzatmak hoşuna gidiyor. Neden diye başlayan sonsuz sayıda cümle kurabilir. Abisi çok tatlı bir genç adam olmaya gidiyor. Sınıf birincisi değil ama insanların hallerini pek güzel seziyor. Allah vergisi bir empati yeteneği var. Onun merhametli kalbini seviyorum. Dedesinden aldığı bir şey var.
Senden sonra çok yağmur yağdı.
Ben ki bir oğulum, senin kalıcılık yurduna kanat çırpmanla ben de yola çıkmış oldum. Bir oğulum ve ben yaşarken sen bende yaşamaya devam ediyorsun. Senden sonra çok yağmur yağdı. Aradan çok hayatlar geçti.
Sessizlik kendini öğretti.
Sen de ben de En Sevgili’nin oğullarıyız. Onun gölgesiyiz, onun bendesiyiz. Seni de çok özledik, selam üzerine olsun, onu da çok özledik!