Vuslat neydi?
Ya da birine karşı, bir yere karşı hiç vuslat çektiğimiz oldu mu?
“Üstündeki zehirli dikenleriyle, insanın içine içine büyüyen ve büyüdükçe dokunduğu her zerreyi yaralayan, kanatan, acıtan duygudur hasret. Kanattıkça büyür, büyüdükçe bağırır, bağırdıkça korkutup, sindirir. Susturur.
…
Ve vuslat… Geçmişin acısını bir anda unutturuveren vuslat…”
Detay vermeden yorumlamak istiyorum çünkü kesinlikle okumalısınız. Bu muhteşem eserde Hasret’in, Hasan amcanın, Mağbude teyzenin ve Ahmet’in çektikleri hasreti okuyoruz tam olarak. Sayın yazarımız Zuhal Gözen tarafından kaleme alınmış eserimiz, duygu olarak beni yerden yere vurdu. Bu kadar da olamaz dediğim şeyler okudum.
Hasret orta yaşlarında bir psikolog, Ahmet orta yaşlarda bir savcı, Hasan amca yaşlı bir balıkçı, Mağbude teyze ise yaşlı ve kendi halinde çok güzel çizimler yapan biri. Bu iyi yürekli insanların yolları kesişiyor bir silahlı saldırıyla.
Peki bu kesişme onların hayatında nelere sebep oldu?
Geçmişlerinde neler oldu?
Gök gürültüsü onlar için ne ifade ediyordu?
Hayat gerçekten sürprizlerle mi dolu?
Bu sorulara yanıt bulmak istiyorsanız, sayfalarını nasıl çevirdiğinizi anlamadığınız bu güzel duygu dolu ve bir o kadar da akıcı olan eseri okuyun. Çünkü ben okuduktan sonra yanımdakilerin ne kadar kıymetli olduğunu, hayatımızın bazen saniyeler içerisinde alt üst olabileceğini bazen de çok farklı sürprizler sunacağını bir kez daha anladım. Çok güzel bir kalemden çok güzel bir eser okudum.