Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendiliğinden oluşmuşa benzeyen doğal bir peyzaj yaratılmak istenmiş ve bu aldatmacada handiyse başarılı da olunmuş. Ama mimarinin titizlikle dikkate alınması ve göle doğru eğimli arazinin özenle işlenmesi, burada doğanın ve yabani bitkilerin değil, kültür, akıl, irade ve yetiştirme çabasının işbaşında olduğunu apaçık gösteriyor. Park biraz kendi haline bırakılsaydı, biraz ihmal edilse ve yabanileşseydi daha güzel olurdu herhalde; o zaman patikaları otlar bürür, taş merdivenlerin ve kenar taşlarının arasında eğreltiotları büyürdü; çimler yosunlanır, süs amaçlı yapılar yıpranır, her şey doğanın rasgele üreme ve çöküş dürtüsünü yansıtırdı; vahşi doğanın ve ölüm düşüncesinin bu soylu, güzel dünyaya girmesine izin verilir, devrilen ve ölen ağaçların cesetlerinin ve kütüklerinin üzerine yosunsu cüce bitkilerin tırmandığı görülürdü. Bir zamanlar parkı tasarlayıp kurarken her şeyi ince ince planlayan o güçlü insan aklı ve kültür iradesi ona bugün de hâkim, onu bugün de koruyup kolluyor ve vahşi doğaya, sallapatiliğe, ölüme hiç alan bırakmıyor. Ne otlar fışkırıyor patikalarda, ne de çimlerde yosunlar; ne meşenin tepetacını komşu sedir ağacına fazlaca yanaştırmasına müsaade ediliyor, ne de sarmaşık kafeslerinin, cüce ve salkınalı ağaçların yetiştirilmiş olduklarını unutmalarına ve tasarlandıkları, budandıkları, eğilip büküldükleri yasadan kaçıp kurtulmalarına izin veriliyor.
Sen Daha Başından Sen kollarıma asla gelmemiş sevgili, sen yitirilmiş olan daha başından, senin hangi şarkılar gider hoşuna hiç öğrenemedim. Vaz geçtim ben seni gelecek anın kabaran dalgaları içinde tanımaya çabalamaktan. İçimdeki tüm uçsuz bucaksız imgeler - - çok uzaktaki derinliğine hissedilen peyzaj, şehirler, kuleler, köprüler ve
Reklam
Sen Daha Başından Sen kollarıma asla gelmemiş sevgili, sen yitirilmiş olan daha başından, senin hangi şarkılar gider hoşuna hiç öğrenemedim. Vaz geçtim ben seni gelecek anın kabaran dalgaları içinde tanımaya çabalamaktan. İçimdeki tüm uçsuz bucaksız imgeler - - çok uzaktaki derinliğine hissedilen peyzaj, şehirler, kuleler, köprüler ve
Osmanlı Devleti döneminde Istanbul şehir mimarisi her bakımdan milli bir özelliğe sahip olsa da semtlerin iklim ve topoğrafya yapısı dolayısıyla semtler mimari ve peyzaj bakımından kendine özgüdür. Örneğin birbirine komşu olan Kandilli ve Anadoluhisarı semtleri farklı görünüm ve özelliğe sahiptir, Çubuklu onlardan farklıdır. Yine Cağaloğlu-Divanyolu konakları Beyazıt'takinin tamamen aynısı değilken, Üsküdar'daki eserlerle Eyüp'tekiler ayrışabilmektedir. Topoğrafyasına uygun olarak "şehrin Haliç'e bakan dik tepelerine Beyazıt, Süleymaniye, Şehzade Mehmet, Fatih ve Yavuz Selim gibi görkemli yapılar inşa edilirken, Marmara'ya bakan daha az meyilli topoğrafyaya. nispeten yumuşak hatlı yapılar inşa edilmiş ve tabiatla uyumda istisnai bir başarılmıştır
Mevsimine kapıldığın Peyzaj Mimarı bir adamın bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığında, her şeyin bittiğini, hayatın en hüzünlü anlarından birini yaşarsın Nilay. Solmuş çiçeklerle dolu bir vazo süsler adamın masasını. Karşı raflarda aşk üzerine kitaplar, el yazıları, kahve fincanları.. Dev çökmüştür, Nilay'ın yürekli başı ağır gelmiştir adamın omzuna.
PEYZAJ III Leylekler gagalarını ne çok takırdatır;  Duyamazsın başka bir saz bahar geceleri,  Leylekler bana yalnızlığımı hatırlatır;  Ay ışığından uyunmaz bahar geceleri. Çift olmak, sevişmek lâzım böyle gecelerde! Bacalara yuva kurmuş sevdalı leylekler. Gagalarını takırdatarak perde perde  Ay ışığı devam ettikçe sevişecekler.
Geri139
592 öğeden 586 ile 592 arasındakiler gösteriliyor.