"Piraye.. Hatıralarla yaşamanın mümkün olduğu ondan öğrenilebilir. Oysa Piraye, Nazım'dan ayrıldığında talipleri vardır. Azımsanır kısmetler değildir bunlar. Sadık, az üzücü, teselli verici. Teminatı muhakkak olan bir hayatı getirip Piraye'nin ayakları dibine sermeleri zor değildir. Temiz dürüst insanlardır. Onlar da Piraye'ye müstahak gibi görünmektedirler. Kabul etmez hiçbirini Piraye. Neden, diye sorulduğunda: "Nazım'dan sonra kimi sevebilirim ki?" der.."
Gelgelelim yine yalnız sana ve bana… Şöyle yalnız ikimiz, göz göze, bir pencere önünde, yalnız ellerimizin fısıltısı, yıldızlarla dolu bir gecenin seslerini dinlesek derim!
Canan Tan'ın hemen hemen her kıtabını okudum ve çok beğeniyorum. Issız Erkekler Korosu diğer kitaplarının aksine daha bi sıradan. Kıtapta geçen tum kahramanları kesit kesit ele alıp olayını akışını durdurması, karakterleri tek tek ve uzun uzun anlatırken onların sıkıcı olduğunu düşündüğüm sıkıntılarını anlatması beni boğdu. Hiç yapmadığım biseyi yaparak bu yazarın kıtabı yarım bıraktım. Yaşananların çoğu bi müziık dınletısı yapılan bi pansiyonun bahçesinde geçiyor. Ve yazar karakterlerın adıyla bi başlık atıp onları anlatırken akıcılığı bozuyor.
Kitabın beğendiğim TEK bi yönü var. O da pansiyon sahıbı olan Recep'in müşterileriyle ahbap oluşu, onlarla yakınen ilgilenmesi, sıkıntılarını kendı derdiymişçesine samimi bi şekılde dınlemesi..
İlerleyen sayfalarda Haşim Artukoğlu adını gördün ve bu ısmı Piraye adlı romanında da kullanmış olması bana ''neden aynı isim 2.bi roman da daha geçiyor'' diye düşündürdü. Bu alışılanın dışında bişey. Haşim Artukoğlu'nun yalnızca Piraye'ye yakıştığını düşünüyorum..
"Nazım da sonraları Piraye'ye dönmek isteyecek, ancak bu konudaki ümitsizliğini de bir dostuna yazdığı şu sözlerle ifade edecekti: "Kendisine dün bir mektup yolladım. Cevap vereceğini sanmıyorum. Bilirim, onun için insan bir kere ölmeye görsün bir daha kolay kolay dirilmez. Ben de onun ölülerinden biriyim."
Cemal Süreya'nın eşi Zuhal hanım (elif sorgun) ile mektuplaşmaları.Efsanedir. Kesinlikle okunması gereken bir kiap. Piraye ye mektuplar tarzında değldir.
Yazar bu kitabında ezilmiş olan erkeklerin hayatından kesitleri kaleme almış. Okurları birkaç tanıdık yüz karşılayacak Issız Erkekler Korosu kitabında. Piraye'nin Haşim'i, Yüreğim Seni Çok Sevdi'nin Murat'ı ve eskilerin eylemcisi olan Vedat ve Pembe'nin Yusuf'u da bu kitapta. Bütün bu erkekler, Ademoğlu Pansiyonda düzenlenmiş olan fasıl gecesinde okurlarına kalplerini açmayı bekliyorlar. Aşk acılarını, platonik olan aşklarını, Yusuf'un kardeşi Pembe'ye olan bağlılığını ve töre uğruna Yusuf'un katil olmaması için Pembe'nin intihar edişini okuyacaksınız. Fakat bana göre Canan Tan, Issız Erkekler korosu kitabını hiç emek emaresi gütmeden yazmış. Zaten üç romandan ötürü bildiğimiz olay örgülerini tekrar etmiş bu romanında. Tek fark, bu seferki kitabında erkeklerin düşüncesine yoğun bir şekilde yer vermiş.
Her şey bir yana, bir insan nasıl bu kadar sevilir?
Bir insan, bir insanı nasıl bu kadar çok sevebilir?
Bir kitap nasıl böyle içten yazılır?
Sen nasıl bir insandın Ahmed Arif?
Sen nasıl güzel sevdin öyle?
''Senin ne güzel,ne yüce yüreğin var '' dedirtiyor okurken.
Yazının en sevdiğim koludur mektuplar.Bir ırmak gibi gürül gürüldür kelimeler.İki
Nazım ne de güzel sevmiş...
Özgürlüğünün çalındığı dört duvar arasında bile memleketine, sevdiğine, çocuklara, gökyüzüne olan sevgisini ve ümidini hiç kaybetmemiş...
Piraye'ye MektuplarNazım Hikmet Ran · Yapı Kredi Yayınları · 20174,954 okunma