İnsanlık tarihi, benzer şeylerin farklı biçimlerde yaşanmasıyla geçerken, diğer taraftan da keşfedilenin sonrakine miras kaldığı kümülatif bir bilgi aktarımının etkisiyle de radikal değişikliklere sahne olmaktadır. Bilgi, şüphesiz ki güçtür ama vicdandan, merhamet ve hikmetten ayıklanmış bir bilgi aynı zamanda zulmü de beraberinde getirmiştir.
Charles Bukowskı hiç bilmediğim bir yazar ve hiç kitabını okumamış biri olarak pak bir bakış açısıyla dergiyi okudum. Diğer yazarlara nazaran kitapların da açık ve net bir karakter sergilediği anlatılıyor (Chinaski). Merak uyandırmadı değil. Charles Bukowskı kitaplarını okumadığım için yazar hakkında daha fazla bir yorum yapma taraftarı
“Sevgi masumiyet bahşeder. Affedecek hiçbir şeyi yoktur. Sevilen insan sokaktan geçerken ya da yüzünü yıkarken görülen insanla aynı değildir. Tam olarak, kendi hayatını ve yaşantılarını yaşayan insan da değil, çünkü o masum kalamaz. Kimdir öyleyse sevilen? Kimliği seven dışında kimse tarafından olumlanmayan bir gizem. Ne kadar iyi görmüştür Dostoyevski bunu. Sevgi birleştirir ama gene de yalnızdır. Sevilen, kişinin kendi eylemleri ve ben merkezciliği eridikten sonra süren varlıktır. Sevgi, sevileni sevme ediminden önce tanır ve o edimden sonra da hâlâ ve yine, o aynı insanı tanır. O insana, erdeme çevrilemeyecek bir değer yükler.”