Bediüzzaman ağaçları, kuşları, dağları, denizleri, yeryüzünün bütün belirgin nesnelerini tasvir eder. Bu tasvirleri ile daha net düşünce tabloları ortaya koyar. Buradaki bir üzüm asmasının tasviridir.
"Evet, başta inek ve deve ve keçi ve koyun olarak, süt fabrikaları olan validelerin memelerinde, kan ve fışkı içinde bulaştırmadan ve bulandırmadan ve onlara bütün bütün muhalif olarak halis, temiz, safi, mugaddi, hoş, beyaz bir sütü koymak ve yavrularına karşı o sütten daha ziyade hoş, şirin, tatlı, kıymetli ve fedakârâne bir şefkati kalblerine bırakmak; elbette o derecede bir rahmet, bir hikmet, bir ilim, bir kudret ve bir ihtiyar ve dikkat ister ki: Fırtınalı tesadüflerin ve karıştırıcı unsurların ve kör kuvvetlerin hiçbir cihetle işleri olamaz. (...) Bu gözümüz önünde bir parmak kadar asmanın üzüm çubuğunda, yirmi salkım var ve her salkımda, şekerli şurub tulumbacıklarından yüzer tane var. Ve her tanenin yüzüne incecik ve güzel ve latif ve renkli bir mahfazayı giydirmek ve nazik ve yumuşak kalbinde, kuvve-i hafızası ve Programı ve tarihçe-i hayatı hükmünde olan sert kabuklu ceviz içli çekirdekleri koymak ve karnında cennet helvası gibi bir tatlıyı ab-ı Kevser gibi bir balı yapmak ve bütün zemin yüzünde hadsiz emsalinde aynı dikkat aynı hikmet, aynı harika-i sanatı, aynı zamanda, aynı tarzda yaratmak, elbette bedahetle gösterir ki: Bu işi yapan bütün kâinatın Halıkıdır. Ve nihayetsiz bir kudreti v e hadsiz bir hikmeti iktiza eden şu fiil, ancak O’nun fiilidir. " (Şualaı; s. 132-1 33)