RT

RT
@rebabi
“İnsan her şeyi anlatamaz.Zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.”
Papaz Efendi
“Hepinize bir şeyler veriyorum, ben olmasam işiniz dumandır, ben olmasam yaşayamazsınız,” der toprak. O, sessizce çamur, balçık halinde ayaklarımızın altında bütün kış, potinlerimizi, üstümüzü kirleterek cansız, kara kırmızı, sarı, külrengi, simsiyah yatar. Sonra baharla beraber içindeki sevinci boşaltıverir. Hiç durmadan bol bol bol dağıtarak bize bir bayram gösterir. Çayırlar yoncalarla, Bayırlar gelinciklerle, papatyalarla dolar. Çalı süpürgeleri bile gülerler. Karşılığı için hiçbir şey istemeden veriyor o. Cömerttir, cömert! Sonra vakti gelince, bize yeter dereceye kadar bir bayram gösterdikten sonra, yine alır kucağına, çürütür, doğurur. Çürütür, doğurur. Erkekler değil ama kadınlar muhakkak topraktan çıktı. Toprak ana! Toprak ana! Her mahlukun dişisinde bir topraklık var. Biz erkek kısmı güneşin, havanın, suyun çocuklarıyız belki, ama kadınlar muhakkak topraktan.
Sayfa 79 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Papaz Efendi
Yine toprağı eline aldı. Kırmızı, nemli bir topraktı. Sakalına sürdü. - İçinde bunun demir, manganez, fosfor, kireç, her şey var, dedi. Ben tohumu anlıyorum. Bir nevi ambar. Bir nevi yumurta. Ama bu toprak denilen şeyi anlayamıyorum. Kimyacı tahlil eder. İçinde şu, şu var, der. Ama tohum içine girince yalnız ona lazım olan şeyleri cömertçe vermesi ne demek? Kokuyu, rengi, madenleri, vitaminleri, çeliği, fosforu, arseniği, şekeri, bilmem ki daha neyi? - Ama yalnız o mu? Ya su? Ya güneş? - Onun kadar mütevazı olmadıkları için bana ikinci derecedeymiş gibi geliyorlar.
Sayfa 79 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Papaz Efendi
-Güzel oldu. Muharebeyi kazandınız papaz efendi, dedim. -Tohum gibi askerim, toprak gibi cephanem olduktan sonra, dedi, kazanmasam ayıp olurdu.
Sayfa 79 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şöyle bir bakıyor, kendini şöyle bir tartıyor. Hayır, hayır! Hiçbir işe layık değil. Hakkı var insanların… O, dünyaya hayretle bakmaya doğmuştur. Başını alıp yollarda dolaşmaya, insanlar neler yapıyor diye görmeye, görmemeye gelmiştir.
Sayfa 33 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Ertesi günü yüz elliyi götürüp patırona geri verdim. Sonracığıma pişman oldum. Bir hesap ettim. Haşim senede en az üç yüz bin lira kazanıyordu. Üç yüz lirayı Şopar Hüseyin’e çok görmüştüm. Ömrümde tek bir yalan söyleseydim, işte durmadan kaşını gözünü övdüğü şu Mürüvvet’i almış olurdu, dedi.
Sayfa 29 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Reklam
2.230 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.